ÖNSÖZ
İslâm Hukuku’nun, bir bakıma, içtihad külliyatı demek olan fıkıh, kazuist bir yol takip etmiştir. Bu usul, hukukî konularda umumî kaideler vaz’etme yerine münferit mes’elelerin nazarî ve pratik (fetva - kaza) çözümünü tercih eder. Hukukun donup kalmamasına hizmet eden bu metodla İslâm Hukuku çok zengin bir hukukî hazineye sahip olmuştur. Fıkhın metoddan gelen ve müsbet yanına karşılık, hiç olmazsa belli bir zenginlik ve olgunluğa eriştikten sonra ele alınması gereken hukuk nazariyatına yönelinmemiş olması İslâm Hukuku için bir kayıp sayılabilir. Bu eksiklik bugün de büyük ölçüde devam etmektedir. Bununla beraber, son zamanlarda, özellikle Arap dünyasında bu istikamette görülen bazı çalışmalar ümit vermektedir.
Fakültedeki talebeliğimden beri arzulu olduğum İslâm Hukuku sahasında bir araştırma yapmak istediğimde fikirlerine müracaat ettiğim hocalarım, bu yöndeki çalışmaların, özellikle mukayeseli hukuk açısından bir ihtiyaç olduğuna işaret ettiler. Geriye konu seçme işi kalıyordu. Merhum Hocam Prof. M. Tavit et-Tanci’nin de tavsiyeleri ile “mülkiyet” konusunu araştırmaya karar verdik.
Sağlığında merhum hocam, vefatından sonra ise Hocalarım Prof. Dr. Hüseyin Atay, Prof. Dr. Neşet Çağatay ve Doç. Dr. Abdülkadir Şener, çalışmalarımda yol gösterdiler; yardım ve tavsiyelerini esirgemediler.
Bu araştırma sonunda, konumuzu üç bölümde hazırlamış olduk. Birinci bölümde konu ile ilgili genel bilgiler sunduk. Bu bölümde mülkiyetin eski tarihini; mülkiyetin başlıca konusu olan mal’ı; mülkiyet de bir hak ve hukukî müessese olduğu için hak ve hukuk kavramlarını ana hatlarıyla inceledik. İkinci bölümde mülkiyetin mahiyetini, muhtevasını, dayandığı nazariyeyi, meşruiyetini ve bu hakkın kullanılması ile vazifelerini araştırdık. Son bölümde de servet dağılımını sunduk.
Çalışmamı sunarken merhum Hocam Prof. M. Tavit et-Tanci’yi rahmetle anar, yardımlarını esirgemeyen hocalarıma teşekkürlerimi arzederim.
Fahri DEMİR
İzmir, 1979