Size kendimi takdim ediyorum:
Ben, mukaddes kitapların cennetten tardettiği,* Allah’ın en menfur* mahlûku, insanları baştan çıkarıp kötü yollara sevk eden, bu dünyada hastalık, fenalık, delilik, aşağılık namına ne varsa onlara musallat etmeyi kendine başa baş iş edinmiş olan kimseyim.
Sizi rahatsız ettim diye kusura bakmayın. Çünkü benim için erken veya geç, gece ve gündüz, çalışma ve dinlenme zamanı yoktur. Ömrümde bir dakika gözüme uyku girmedi. Şu kuru kafamın ortasında iki soğuk fener gibi parlayan gözlerime bakın! Bunların bütün işi gücü, işte böyle her zaman fal taşı gibi açık durmak ve aydınlıkta, karanlıkta etrafı gözetlemektir.
Benim asıl gücüm insiyakı* olmasıdır. Böyle olmasa, o sarhoş kafam, kör gözüm, topal bacağımla içinde bu kadar düşmanı olan insan nev’ine* karşı kendimi nasıl korurdum?
Ben kuvvetliyi metheder, şöhreti alkışlarım. Bayağı* bulduğum kişiler yükselince arkasından koşar, eteğine yapışır, onun için cebine* kahraman ve adiye asil demek kadar kolay bir şeyim olmaz.
Kapımda atım, arabam, arkamda kendi cinsimden etbâim* yok. Bununla beraber ben gözlerimden tanınırım: Ben Şeytanım!
Kuran’ın her sure başında şerrinden korununuz dediği şeytan;
İsa’nın havarisi Yahuda’nın gözüne görünen,
Musa’nın kavmini Sina yolundan çeviren, Samiriye Altın Buzağıyı mabut yaptıran,
Nemrut’u göklere çıkaracak kuleyi kurmak için zincirli esirlere kırbaçla taş taşıtan,
Âdem’i Cennetten kovduran,
Hallac’ın ruhuna aşk,
Aziz Augustinus’un kalbine şüphe olarak giren,
Katolik kilisesinde endüljans* biletlerinin ortağı,
Sultanların gizli şeriki,
Le Sage’ın Topal Şeytan’ı;
Voltaire’in kalem arkadaşı,
Dindarların ürktüğü, dinsizlerin inkâr ettiği şeytan
O Şeytan ki, tabiata tezadı getirmekle öğünen, Allah’la niza eden nankör biridir.
Oysa Allah; ne çarpışma, ne hastalık, ne ölüm, ne şuur, ne ıstırap, ne saadet, ne eksilme olacaktı! Mutlak bir sükûnet olacaktı. Mutlak bir varlık hâkim olacaktı. Bu yüzden ben tabiata tezadı getirdim; bundan dolayı çarpışmalar başladı. Tahavvül,* yaratış, şuur ve şüphe uyandı. Istırap, rüya ve saadet doğdu. Hatıra tahassür* ve zaman çıktı. İnsanda bu tezadı büyüttükçe büyüttüm.
Açlık ve şehveti onları tutuşturan iki meşale gibi kullandım.
Zümreleri çarpıştırdım.
Sınıfları doğurdum.
İsteklerle iradeleri karşı karşıya getirdim.
Bu çatışmalardan da türlü türlü insanlar çıktı.
İstekler ve iradeler birbirini ezdi, delilik doğdu. İstekler iradelerin altında gizlendi, yalan doğdu.
İradeyle istekler kavuştu, fazilet doğdu.
Böylece her zümrenin, her sınıfın kendi deliliği, kendi yalanı ve kendi fazileti oluştu…
İnsan; elinde fenerle bu karanlık yolda gidecek kimse, adamını seçmeye mecburdur. Ona düşen, aksiyon ve iradenin sağlam olmasıdır.
Kendim; (Şeytan) kalıptan kalıba girebildiğimden, insanları da kalıptan kalıba sokmak için çalışmaktayım. Bu konuda çok gayret etmeme bile gerek yok. Sadece teklif ediyorum hemen kabul ediyorlar.
İki türlü başkalaşım (Metamorfoz) vardır:
Bakarsınız; birinde insan durur, kalıbı değişir.
Ötekinde kalıbı durur, insan değişir.
Bakarsın insanlar dün sarıklı sakallıdır; medreseler kalkar, sarık sakal gider; yarın bıyık düşer, frak* giyilir, bakarsınız camiden çıkmayan adam balolardan eksik olmaz… (I)
Benim vazifem insanları fikren ve fizikken evirip çevirmek, değiştirmektir. Doğruyu yanlış, yanlışı doğru göstermektir.
Biliyor musunuz? İstisnasız tüm kötülüklerin kaynağı ben olmama, Allah’a bayrak açmama, bunu da biliyor olmanıza rağmen; hatta yaptığınız tüm işlerden ve hatta alıp verdiğiniz nefesten dahi Allah’a hesap vereceğinizi bilmenize rağmen, benim dediklerime uyup, Allah’ın dediklerini ihmal veya inkâr etmenizi anlayamıyorum...
Biliyor musunuz?
Kör şeytan olarak, sizi Allah’tan uzaklaştırma mücadelem sürecektir. Bakalım siz hala bana mı yoksa Allah’ın buyruklarına mı uyacaksınız!
I- Şeytan’la Konuşmalar; Hilmi ziya Ülken; İş Bankası Yay.
*Tardetmek; kovmak
*Menfur; sevimsiz, nefret uyandıran
*İnsiyak; içgüdü, sevki tabi
*Nev’i; çeşit
*Bayağı; aşağılık, pespaye
*Cebine; korkak
*Etbâi; uyruk, bir kimseye tabi olanlar, ona uyanlar
*Endüljans; kilisenin günah bağışlaması
*Tahavvül; değişim
*Tahassür; özlem
*Frak; Resmi törenlerde giyilen uzun etekli, eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı, siyah, resmi erkek ceketi ve takımı