ÖN SÖZ

Kurban, insanlık tarihi kadar eski ve bütün ilâhî dinlerin önemli ibadetlerinden biridir. Kurbanın temel felsefesi, “Allah’a yaklaştıran” bir ibadet olmasıdır. Gerek hac ve umre yapanların gerekse diğer şahısların kurban kesme yükümlülüğü ve kurban türleri hakkındaki hükümler Hz. Peygamber’in söz ve uygulamasıyla belirlenmiştir. Resûl-i Ekrem’in (s.a.s.) hicretin II. yılından (624) itibaren kurban bayramlarında kurban kesmeye başlaması, hac ve umre esnasındaki uygulaması ve kurbanla ilgili çeşitli açıklamalarından oluşan zengin hadis rivayeti bu alandaki dinî geleneğin, fıkhî yorum ve değerlendirmelerin ana zeminini teşkil etmiştir.

Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Bunu yaparken de malını Allah için telef etmesi değil en yakınlarından başlayarak insanlara yararlı olacak tarzda gerçekleştirmesi istenmiştir. Kur’an’da, kurbanın kan ve etinin değil kesenlerin dinî duyarlılıklarının (takva) Allah’a ulaşacağının belirtilmesi (Hac, 37) buna işaret eder.

Kurban, Allah’a, verdiği nimetlerden dolayı şükür anlamı da taşır. Müminler, her kurban kesiminde, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri, Kur’an’da da özetle aktarılan (Saffat, 102-107) başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını simgesel davranışla göstermiş olmaktadırlar.

Kurban ibadetinin şüphesiz maddî ve manevî pek çok hikmeti vardır. Bunlardan en önemlisi fedakârlık ve Allah’ın emrine bağlılıktır. İslam’ın ibadet anlayışı, insana kendinden Allah’a doğru bütün varlıkları hatırlatan bir yapıya sahiptir. Böylece Müslüman kendinden başlayarak bütün varlıklara karşı fedakârlık ve sorumluluk bilinciyle hareket eder ve bu yolla Allah’ın rızasını kazanmaya çaba gösterir. Bu bağlamda kurban edilen hayvanın eti ve derisi, yoksullar ve unutulmaya yüz tutan dostluk-komşuluk ilişkileri için bir imkân ve fırsattır. Bir anlamda kurbanın eti ve derisiyle birlikte insanlık ve kardeşlik duygularının da toplumun fertleri arasında dolaşımı sağlanmaktadır.

Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar; sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Zengine malını Allah’ın rızâsı, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir; onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah’a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumunun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur.

Bu yönüyle ele alındığında kurban, zengini fakir kardeşlerine yaklaştıran önemli bir vesiledir. Komşuları, akrabaları, dostları, yakın olsun uzak olsun kardeşleri birbirine yaklaştıran ve kaynaştıran bir ibadettir. Afrika’da, Asya’da, adını dahi duymadığı birçok yoksul ülkede yaşayan, hiç tanımadığı, görmediği aç ve muhtaç kardeşlerine uzatılan bir eldir. Binlerce kilometre uzaktaki kardeşleriyle yakınlaşmanın, bütünleşmenin, ümmet olmanın adıdır kurban. Yoklukların ve afetlerin yaşandığı coğrafyalara ulaşmak, fiziki mesafeleri gönül coğrafyasında aşmak, onların dertlerini paylaşmak, onlara umut ışığı olmaya çalışmaktır kurban.

Her ibadette olduğu gibi, kurban ibadeti yerine getirilirken de belli fıkhî kurallara riayet edilmesi gerekmektedir. Elinizdeki bu kitapçıkta, Müslüman halkımızın bu ibadeti yaparken sıkça karşılaştıkları bazı sorulara cevaplar hazırlanmıştır. Toplumu dinî yönden aydınlatmakla görevli olan DİB Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan bu kitapçık ile kurban ibadetimizin İslamî esaslara göre en uygun bir şekilde yerine getirilmesi hedeflenmektedir. Kurbanların Allah nezdinde kabul görmesini ve bizleri Rabbimize yaklaştırmaya vesile olmasını dileriz.

DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU

Kurban Sikca Sorulanlar Epub3