"Kalplerinizdekini en iyi bilen rabbinizdir. Eğer iyi olursanız bilesiniz ki; Allah kendisine yönelenleri bağışlayıcıdır" (İsrâ Suresi / 17/25).
Bir yolcudur insan, O’nun visaline ermek için hayat deryasında, kulluk sandalında kürek çeken. Gah kapkaranlık okyanuslarda fırtınalarla boğuşan gâh meltem rüzgârlarıyla durgun denizde yol alanlar misali. Hep özleyerek imbatları, sahil-i selamete ulaşmak için didinir, çabalar ve yorulur durur.
En Hayati Azık
Cennette başlayan bu yolculuğunu dünya gurbetinde muvakkat bir sefer süresiyle yine cennete varma ümidiyle neticelendirmek ister insanoğlu. Bu yolculuğunu O’na teslim olup kudretine ve güzel esmasının tecellilerine mümin olarak adımlamanın hazzıyla nefes alıp verebilmek ne güzeldir. Namazını da diğer ibadetlerini de yaşamını da ölümünü de Alemlerin Rabbi Allah için ikrarı ve bilincinde gerçekleştirebilmek ne müstesna bir duygudur. Hiç şüphesiz ki bu haz ve bilinçle kulluğunu ikame edeceklerin nihayetinde karşılaşacakları en üstün ikram ve iltifat ise O’nun rızasına ermek ve sonsuz lütuflarına mazhariyet olacaktır.
Şüphesiz ki bu yolculuğun selametle sonuçlanmasının en temel unsuru ise samimiyettir. Evvela O’na kul olmakta samimiyet. Zira kulun O’na içten bir inanç ve bağlılık göstererek her türlü şüphe ve endişeden ari olarak sadakatle bağlanması bu yolculuğun en hayati azığıdır. Hâl böyle olunca gönüllerin gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilene kul olma bilinç ve gayreti samimi olmanın mihengini belirlemiş oluyor.
Ona Tabi Olup Onun İzinde Gitmek
İnsan için günde beş vakit O’na yönelip farz olarak eda ettiği namazlarının değerini bilerek edasına devam etmede ve önem vererek onu muhafaza etmede samimiyet. "Ademoğlunun her bir işi kendinedir. Oruç hariç; o benim içindir, onun karşılığını ben veririm!" düsturu ile niyet etmede samimiyet. Size verilse, gözünüzü yummadan, tiksinmeden alamayacağınız kötü ve çirkin şeyleri, hayır/iyilik diye vermemek noktasındaki samimiyet. Kendisi için sevdiği (istediği) şeyi din kardeşi için de sevmede (istemede) samimiyet. Bazen gülüne bazen de külüne muhtaç olunan komşuya, komşusundan kötülük görebileceği kaygısından, endişesinden kurtarmada samimiyet.
Çoğaltabileceğimiz tüm bu örneklerden hareketle bahusus O’nun sevgili peygamberi gözlerimizin nuru kalplerimizin süruru Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (sas) başta O’na kul olma örnekliği olmak üzere övülmüş tüm vasıflarıyla ona tabi olup onun izinde giderek Kur’an’da “insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet” olarak vasfedilenlerin niteliklerini haiz ve O’nun rızasına ulaştıracak bir samimiyet.
Rabbin Takdirine Teslim Olmak
Mamafih; düşülen hata ve işlenen günah sonrasında duyulan pişmanlığın yüreklerden dudaklara dökülen "Ey Rabbimiz! Biz nefislerimize zulmettik! Şayet bizi bağışlanmaz ve bize merhamet etmezsen muhakkak ki ziyan edenlerden oluruz" duası ve yakarışıdır samimiyet.
Ciğerpareni kurtlar yedi denildiğinde “fe sabrun cemil” diyerek çarelerin tükendiği anlarda kendisine sığınılacak olanın ancak Allah olduğunu bilerek rabbinin takdirine teslim olmanın adıdır samimiyet.
Rabbe Vefa Göstermek
"O çok vefakar İbrahim" gibi Rabbine vefa gösterip O’nu bulduğunda O’ndan gayrısını karşısına alarak gözü kapalı bir şekilde ateşe yürümektir samimiyet.
Vefakar İbrahim’in (as): Yavrucuğum! seninle, sana dair, hayatımda bir imtihan var dediğinde, sözüne sadık İsmail’in (as) hiç tereddüt etmeden: “Babacığım! Sana emredilen neyse onu yap; inşallah beni sabredenlerden bulacaksın.” diyerek teslim olmasının adıdır samimiyet.
Yusuf (as) misali yok pahasına, birkaç dirheme satılıp kör ve dipsiz kuyulardan geçerek, hapsolunduğu zindanı davet edildiği şeyden daha sevimli bulup "İnni Ehafullah!" (Ben Allah’dan korkarım!) diyerek karanlık zindanlarda sınavlar verip Mısır’a sultan olmaktır samimiyet.
O Diyorsa Doğrudur
Her türlü dezenformasyona, yanıltmaya, iftiraya, tehdide ve töhmete rağmen Ebu Bekir misali (ra) "O diyorsa doğrudur!" demek suretiyle inandığı dava ve değerlerin arkasında durup her şeye rağmen yol arkadaşına sahip çıkmaktır samimiyet.
Ve nihayetinde samimiyet; bütün bunların üzerinde ve ötesinde, her bir yaşam ayrıntısında, örnekliğin zirvesi, Üsve-i Hasene ve Siracen Münir olan Hz. Muhammed Mustafa’nın (sas) yüzyıllar ötesinden nice teklif, tariz, taciz ve işkencelere rağmen "Güneşi sağ elime, Ayı da sol elime verseler, ben yine de inancımdan ve davamdan vazgeçmem!" haykırışının ve asil duruşunun adıdır samimiyet.
Ahiret Mehtabına Erişmek
O’nun geçici ve fenaya mahkûm ettiği bu dünya denizinde kulluk sandalının azat kabul etmez kürekçileri olarak şairin dediği gibi pazarlıksız teslimiyet, endişesiz ihlas ve gösterişsiz samimiyet ile ahiret mehtabına erişerek ‘Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!’ nidasına muhatap kılınıp, ebedî mutluluğa vasıl olma ümidi ve duasıyla. Heybemiz samimiyet dolsun.