“Ey İnsanlar, Allah’a tövbe ve istiğfar edin. Ben günde yüz kere tövbe ediyorum.” (Müslim, zikir, 42). Hatadan ve günahtan uzak olan Hz. Peygamber (s.a.v.)’in günde onlarca kez tövbe etmesi, yaptığı günahlardan değil, ahdini sürekli taze tutmak istemesinden kaynaklanmaktadır.
Tövbe, insanın rabbi ile bezm-i elestte yaptığı sözleşmesini yenilemesidir. Verdiği sözü tutamayan veya korumayan insanın, yaptıklarına pişmanlık duyması ve eskiden kabul ettiği sözleşmeye rücu etmesidir. Yaşantısını tekrardan gözden geçirmesi ve yanlış giden taraflarını onarma mücadelesidir.
İnsan yaratıldığı günkü gibi masum kalmamaktadır. Hayat yolunu yürürken yanlış, hata ve unutkanlıklarından kaynaklı olarak istikametini kaybedebilir veya doğru yoldan ayrılabilir. İnsanın bu ayrılışı bir felakete mi dönüşür? Yoksa son bir hamle ile yeniden gittiği dosdoğru yola çıkmak için çaba sarf etse bir netice elde edebilir mi?
Bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.): “Bir kul can çekişmeye başlamadıkça, Allah onun tövbesini kabul eder.” (Tirmizi, Deavat 98) buyurmaktadır. Bu hadis, bize çıkış yolu göstermektedir. Asla pes etme! Hata ve yanlışların ne kadar çok olsa da her zaman senin için açık duran bir kapı var. Samimiyet ve içtenlikle yöneldiğinde seni reddetmeyecek kapı tövbe kapısıdır.
Tövbe aynı zamanda, kendisini sorgulayan ve eksikliğinin farkına varan kişinin kulluk bilinci yolunda oluşturduğu ilk basamaklardan bir tanesidir. Pişmanlığının göstergesi olarak hatasını telafi etme, günahını bağışlatma ve eksikliklerini giderme çabasıdır.
Tövbe arınma ve temizlenmedir. Bedeni ve ruhu, günahlarla kirlenme riskine karşı temiz tutma mücadelesidir. Nasıl ki dışarıda dolaştıktan sonra eve geldiğimizde kirlenme ihtimaline karşı ellerimizi yıkıyorsak, aynı şekilde günahlarla kirlenme ihtimaline karşı da başımızı yastığımıza koyduğumuzda tövbe etmeliyiz.
Tövbe, insanın yaratıldığı günkü gibi masum ve temiz haline rücû etme halidir. Tövbe, Rabbimize verdiğimiz sözün yenilenmesidir. Yine söz ver, sözünü yenile.