Başarıyı ne ile ölçüyoruz. Başarıyı, günün sonunda çok para kazanmış olmakla mı, çok mal kazanmak, yığınla dünyalığa mâlik olmakla mı? Günün sonunda, tarlamıza, bahçemize bir karış daha fazlasını katmakla mı? Başarımızı ne ile ölçüyoruz? Hayatımızın sonunda da başarımızı ne ile ölçeceğiz?
Başarı, Rabbimizin;
“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler.” (Zümer, 39/73) mübarek beyanıyla karşılanacak olan kullarından olmakla ölçülmelidir.
Başarı; muttaki olan kulların taşıdıkları özellik ve güzellikleri, vasıfları bezenmek, kuşanmak, taşımak suretiyle, “bazı yüzlerin ağarıp, bazı yüzlerin karardığı günde yüzleri ak olanlar”ın içerisine dâhil olabilmektir. Başarı ve marifet;
“Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 3/102) ayet-i celîle’si mûcibince “lâ ilâhe illallâh, Muhammedu’r- Rasûlullâh” diyerek rûhu Allah’a teslim edebilmektir. Efendimiz (a.s.) bunun yolunu bize; “nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öylece diriltilirsiniz” düsturuyla öğretmektedir.
“Lâ ilâhe illallâh, Muhammedu’r-Rasûlullâh” diye diye Rabbimizin huzuruna çıkabilmek için, öylece yaşamak, hayatımızı idâme ettirirken hem Kur’an’da hem de Peygamber Efendimizin sahih sünnetinde bizden yerine getirmemizi istediklerini yapmak, yasakladıklarından kaçınmak ve netice itibariyle;
“Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarımın arasına katıl. Ve cennetime gir!” (Fecr, 89/27-30) hitabına mazhar olarak Rabbin huzuruna çıkabilmek; cennet ve cemâliyle müşerref olabilmektir başarı…
Rabbimiz kendi yolundan ayrılmamıza fırsat vermesin ve bir ömür razı olacağı işlerle meşgul olabilmeyi nasip eylesin.