"Kur’an-ı Kerim, Allah’ın insanlığa armağan ettiği büyük bir medeniyetin ulu kitabıdır. Tek noktası bile eskimeyen, ölmek nedir bilmeyen, diri ve diriltici, içi mucize dolu kitabı. Arı, kendine gelen vahiyle nasıl peteğini örer ve balını yaparsa, Müslümanlar da kendi peygamberlerine gelen vahiyle Kur'an'dan yayılan ışıklarla eşsiz bir medeniyet kurdular. Yeryüzünde Kur'an şehirlerini yaydılar. Kur'an gerçeklerinden, Kur'an'ın sanatından, Kur'an'ın sesinden insan ruhunu bir hakikat sitesine çevirmek birinci işleri oldu Müslümanların. Kur’an’ın inişiyle, dünyaya, öteki dünya da inmiş oldu. Kur’an’ın aşınmaz lehimi ve kaynağıyla Müslümanın ruhunda iki dünya kaynaşmış ve birleşmiş oldu. Bin dört yüz yıldır o bizim hayat ışığımızdır, gören gözümüz, çalışan kalbimizdir. Kur’an insana, toplumlara, medeniyetlere ve tarihe şifa olmuştur. Ne mutlu meşalesi Kur’an olan bu ümmete!” Bu satırlar hayatını, İslam medeniyetini yeniden küllerinden harlamaya adayan, ba'sü ba’del-mevt nitelikli kitaplarıyla bir diriliş nesli yetiştiren Sezai Karakoç’un bir edebiyatçı nazarıyla Ramazan ayını anlattığı Samanyolunda Ziyafet adlı kitabından.
Üstad bu satırlarıyla bize taşıdığımız -ya da taşıyamadığımız için kendimiz de yarı yolda kaldığımız- ulu yükümüzü, sulandığımız, beslendiğimiz -ya da beslenmeyi terk ettiğimiz için- cılız kaldığımız menbamızı, artık başka şeylere hicret ettiğimiz için mehcûr hale getirdiğimiz Kur’an’ımızı hatırlatıyor ve o kadim kelamın tarihi süreç içerisinde hakkı verildiğinde nelere kadir olduğunu gösteriyor.
Kur’an-ı Kerim bize hitap olarak nazil oldu, satırlara dökülmeden sadırlarda yer edindi. Evvela sadırları dönüştüren ilahi hitap, ahlak ve davranış olarak dış aleme sudur etti de merhum Akif’in; "Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!" diyerek tasvir ettiği bir ortamda Allah rasulü (sas)’in en hayırlı nesil diye taltif ettiği bir toplum inşa etti. Bu arada Hz. Peygamber (sas)’in talimatıyla satırlara da dökülen kelâmullah eş zamanlı olarak kitaplaştırıldı. Mushaf-ı şerif en kaliteli mürekkeplerle en değerli kağıtlara yazıldı ve en mûtena yerlerde muhafaza edildi. İslam medeniyeti hafızları kadar hattatlarıyla da bu aziz kitaba hizmet etti.
Ama çözülme ilkin sadırlarda başladı. Halbuki, Allah (cc) her bedende bir tek kalp yaratmıştı ve o kalpte tek olan Allah ve sadece O’nun kelâmı yer bulmalıydı. Bir olan için yaşama ufkumuzu kaybedince gönüllerimize o birin kelamı dışında başka şeyler de girdi ve mazotuna su karışmış motor misali tökezlemeye başladık.
Sadır bulanınca satırlarına da abdestsiz dokunmak rahatsız etmiyordu artık. Halbuki o, tüm varlığı var edenin kitabıydı. Varlıklıların huzuruna çıkarken esans kullanmayı ihmal etmedik ama, var edenin kelamına abdestsiz dokunmayı adet edindik. İnsana taşıdığı değerin önemini bazen o değere düşman olanlar daha iyi kavratıyor. Son aylardaki mushaf yakma girişimleri de bir bakıma öyle.
Nüzulünden on beş asır sonra bile bu kitap yakılmak isteniyorsa, demek ki dünyaya hakikatli vaadi olan yegane kitap Kur’an’dır. İşlevini bitirmiş, fonksiyonunu yitirmiş bir şeyle niye uğraşılsın ki. O halde buradan bir ders çıkararak mehcûr edindiğimiz kitaba yeniden hicret etmemiz, zihin ve gönül dünyamızı yeniden onunla inşa etmemiz gerekiyor.
Pakistanlı şair ve düşünür Muhammed İkbal; "Müslüman, dünyanın gidişatından sorumludur" der. Kendi gidişatımızı Kur’an'la şekillendirdiğimiz ölçüde dünya ölçeğinde sözümüz geçecek, başta Mushaf-ı şerifimiz olmak üzere tüm medeniyet değerlerimiz hak ettiği yeri bulacaktır. Her bir ayeti vücudumuzdaki kan değerlerini ayarlayan vitaminler misali kitabımızla gıdalandığımızda, her şeyimizle kitaba ayarlı olduğumuzda, işte o zaman tüm dünya İslâm’ın izzetini yeniden hissedecektir. Müslümanlar tarih boyunca sadece kendi mukaddesatlarının emniyetini temin etmekle kalmamışlar, diğer inanç mensuplarınca mukaddes olan ne varsa onlar adına o şeylerin de saygınlığını korumuşlardır.
Şunu da unutmayalım ki, ilk gün nasıl idiyse bu gün de aynı. Bu aziz kitap iman edenlerin imanını, inkara kilitlenenlerin de inkârını arttırmaya devam ediyor. "Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur’an, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır" (Maide:5/68). "Ne zaman bir sûre indirilse, içlerinden "bu hanginizin imanını arttırdı ki?" diye soranlar çıkar. Ama bu, iman etmiş olanların imanını pekiştirmiştir ve bundan dolayı onlar sevinç içindedirler. Kalplerinde hastalık olanlara gelince, bu onların (manevi) kirlerine kir katmıştır ve onlar inkârcı olarak ölüp gitmişlerdir" (Tevbe:9/124-125).
Elhasıl, dünya huzur ve barış içerisinde yaşayacaksa bu yine aziz Müslümanlar eliyle olacaktır. Aziz olmak da izzet sahibinin aziz kitabına sarılmakla mümkündür vesselam…..
Kur’an ayında yeniden Kur’an mayasıyla yoğrulup tazelenmek ümidiyle hayırlı ramazanlar diliyorum.