Dünya üzerinde bir olayı değerlendirirken toplumlar kendi değer yargılarına göre tavır alır. Bu da gayet tabiidir.
(Bolu / Gerede’nin Köylerinden Kudüs’e Uzanan Yol )
Her gün yüreğimizi kavuran görüntüler gelmeye devam ediyor. Bu durum karşısında sözler artık yetersiz kalıyor. Ama Gazze özelinde Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı konuşmaya ve gündem yapmaya devam edeceğiz. Çünkü mübarekliği âyetle sabit olan bir coğrafya hakkında sorumluluğumuz imanımızın gereğidir. Ve hukukunu koruma konusunda her Müslüman imkânı dâhilinde sorumludur.
Aksâ’nın Sorumluluğu
Kendisi için yolculuğa çıkılacak Üç mescitten birisi de Mescid-i Aksâ’dır.( Buhârî, Fadlü’s-salât, 1. )Aksâ, bizim ilk kıblemizdir. Ve biz namaz kılarken hâlâ hem Aksâ’ya hem de Kâbe’ye yöneliriz. Üç mescitten Mescid-i Aksâ tarih boyunca işgallere maruz kalmış. Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin şahsında her başı dara düştüğünde bir Selâhaddîn bekler olmuştur. Ve diğer iki mescit gibi buranında sorumluluğu da ümmetin üzerindedir. Konu ile ilgili yapılacak her bilgi, haber ve okumalarda nefes alıp veren Müslümanlar bu temel sorumluluğu bir kenara bırakamazlar.
Kime ve Neye Göre?
Dünya üzerinde bir olayı değerlendirirken toplumlar kendi değer yargılarına göre tavır alır. Bu da gayet tabiidir. Yakın tarihte Bosna’da yaşananlar, diğer tarafta Ukrayna-Rusya savaşında gördüğümüz tablo ve şimdi de Gazze. Şu açık ki, sıkıntı çeken Müslümanlar ise, batı kendi ürettiği değerlere sırt çevirmekten hiç çekinmedi ve çekinmiyor. Bu esasında şaşılacak bir husus değil. Tüm insanlık tarihi bunun çok acı örnekleri ile doludur. Ama Müslüman olma bilinci ise elbette farklıdır. Müslüman, inandığı değerlere göre yaşar. Karşısındaki kişinin inancı ve dünyevi durumu önemli değildir. Bu itibarla zâlim ve mazlum tanımını yaparken, olaylar karşısında değerlendirmede bulunurken iman ettiği değerleri bir kenara bırakamaz. Ve biz sadece Gazze veya diğer Müslüman coğrafyadaki çocuklar için değil, Ukrayna’da bebekler ölürken de üzüldük.
Bolu Gerede’den Kudüs’e
Tarihte Müslümanların her üç mescide olan ihtimamları bilinen bir husustur. Ecdadımız Osmanlı hem Haremeyn’e hem de Aksâ’ya çok büyük hizmetler götürmüştür. Kudüs ve Mescid-i Aksâ’ya olan ilgi ve alakaları tarihin her döneminde eksilmeden devam etmiştir. Gazze özelinde yaşadığımız bu süreçte ülkemizde Gazze’ye ilginin yeni olduğu iddiasını dile getiren akademisyenler bile oldu. Biraz insaf etmek gerekir. Özellikle başka dünyaların etkisi ile yapılan okumalarda Gazze’den bize ne? diyemedikleri için hedef saptırma adına farklı söylemlere girdiler. Ama tarihi kayıtlarda da sabittir ki bu topraklardan her daim üç mescide ve tabii olarak Mescid-i Aksâ’ya özel ilgi duyulmuş, ihtimam gösterilmiş ve vakıflar kurulmuştur. Bunun en güzel örneklerinden birisini Afyon Kocatepe Üniversitesi Tarih Bölümündün Prof.Dr Mustafa Güler hoca şöyle tespit etmiştir: Bolu ilimiz Gerede’ye bağlı, Çayören, Avşar, Goncaaliler, Mankalar, Kabaklar, Geçitler, Surgurlar, Dümenler, Demirciler, İncikler köylerinden elde edilecek gelirleri Çandarlı İbrahim Paşa ’(1430) nın eşi olan İsfahanşah Hatun Kudüs’te Eşrefiye medresesi ile Matharakapısının arasında iki katlı olarak inşa ettirdiği medresenin tüm masraflarına tahsis etmiştir. ( Mustafa Güler, “Osmanlı İdaresinin Kudüs Müslümanlarına Sahip Çıkma Anlayışı”, Geçmişten Günümüze Kudüs, Ümraniye Belediyesi Kültür Yayınları-55)
Tarih Bizi Takip Eder
Her toplum tarihinden beslenir. Olumlu veya olumsuz yaşanmışlar bir bütündür. Tarihin sorumluluğu üzerimizdedir. Söylediklerimiz, söyleyeceklerimiz, yaptıklarımız, yapmadıklarımız veya yapamadıklarımız hepsi bizimle beraberdir. Bizden sonra gelen nesiller bu günleri daha iyi değerlendirecektir. Ümmetin dağınıklığı, zamanında alınması gereken tedbirlerin ve çalışmaların yapılmaması günümüzdeki fotoğrafımızı ortaya koyuyor. Mazeret üretmeden hem bugünü hem de yarını, yani nesillerimizi düşünerek ümitsizliğe kapılmadan çalışmalarımıza devam etmeliyiz. Rabbim ümmetin ve Gazze’deki mazlumların yardımcısı olsun. Bizim fiilli ve kavli dualarımızla onları ve bütün mazlumları felaha erdirsin.