İnsan yaptığı hayır ya da verdiği sadaka ile günahkâr olur mu?
“Ey iman edenler! Malını sırf insanlara gösteriş olsun diye infak eden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmakla ve eziyet etmekle boşa çıkarmayın…” (Bakara, 264)
“O kadar iyilik ettim, nankör adam bir teşekkür etmedin!”
“Sana o kadar hayrım dokundu, karşılığı bu muydu?”
Tanıdık, hayatın içinden ama bedeli ağır cümleler…
Müşfik mü’minlerden bahseder Rabbimiz:
“Rablerinden korkuları sebebiyle titreyenler… Verdiklerini verirken Rablerinin huzuruna dönecekler diye kalpleri ürperenler…” (Mü’minun, 57-60)
Verdikten sonra başa kakmak, eziyet etmek ne demek!
Verirken “acaba kabul olur mu?” endişesini taşımamızı istiyor Rabbimiz!
“Kaslarımızı geliştirmek için çalıştığımız gibi kalplerimizi geliştirmek için de çalışmalıyız” der Mehmet Dinç hocamız.
Kalbe emek vermek…
Küfr, nifak, şirkten arındırmak.
Riya, kibir, gururu terk etmek.
“Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır” buyurur Efendimiz (s.a.v)
En mühimi iradeyi nefsin eline vermemek.
Arzu ve isteklerimizin bizi ele geçirmesine müsaade etmemek.
“Arzusunu ilah edinen adamı gördün mü? Sen ona koruyucu olabilir misin?” (Furkan, 43)
Uyarı ne kadar etkili!
İnsan kendisini akışa bırakır, direnmeyi terk ederse nefsin işi ne kadar kolay!
İşlediği günahı sevap gibi sunarak bile yoldan sapabilir!
“Şeytan onlara yaptıklarını süslü gösterdi” (En’âm, 43)
Şeytan süsler, nefis meyleder, insanın ayağı kayar!
Düştüğü zeminden başkalarının yanlışta olduklarını, iş bilmediklerini, hayatı yaşamadıklarını söylemeye başlar.
Abdestte ayaklarımızı yıkarken etmemiz tavsiye edilen bir dua vardır:
“Allah’ım ayakların kaydığı günde, ayaklarımı sırat üzere sabit kıl”
“Rabbinin makamından korkan ve arzulara uymaktan nefsini alıkoyanlara gelince, şüphesiz ki böylelerinin varacağı yer cennettir.” (Naziat, 40-41)
Rabbimiz ayaklarımızı yolunda sabit kılsın!