Sesiyle Karanlıkları Aydınlatan Sahabi: Bilâl-i Habeşî (ra)
Siyahi bir köleydi Bilâl. Köleler düşünemez, kendi kararlarını veremez, inançlarını yaşayamazlardı. Onlara düşen sadece efendilerine itaat etmekti. Efendisi Bilâl’i satın almayı başarmıştı ama onun imanını esir alamamıştı. Bilâl’in aklı, vicdanı, cesareti köleleşmemişti. Korkusuzca kabul etti İslam dinini, korkusuzca dile getirdi imanını. Mekke çöllerinde kızgın kayaların altında “Ehad!” diyordu Hz. Bilâl. Gün geldi Hz. Bilâl’in sesi Medine semalarında işitilir oldu. Müminleri namaza çağırıyordu, Hz. Peygamber’in yanından hiç ayırmadığı müezzini oldu. Sadece müezzini değil, en yakın yardımcısıydı Allah Resûlü’nün. Gece koruması, gündüz gölgesi idi. Hz. Peygamber seslendiğinde hizmetine koşandı o. Mekke fethedildiğinde Allah Resûlü bir zamanlar köle olan, taşlar altında inletilen Hz. Bilâl’e emretti, fetih ezanını Kâbe’nin üzerine çıkarak o okudu. Hz. Bilâl’in sesiyle Mekke semaları aydınlanıyordu. Ve bu aydınlık, onun gibi Bilâller ezanlar okudukça kıyamete kadar böyle devam edecekti.
Bir Ayet: "Allah’a karşı saygısızlıktan sakınanlar mutlaka cennet bahçelerinde ve pınar başlarında olacaklar." (Hicr, 15/45)