Yeryüzünün halifesi, varlıkların en mükemmeli ve en mükerremi olan insan medenî bir varlıktır. Bu sebeple tek başına değil hemcinsleriyle birlikte yaşar. Irkı, rengi, dili, ahlakı, davranışları, dünya nimetlerinden yararlanabilme imkânı ve kazancı farklıdır. Bu farklılık insanları birbirine muhtaç kılar. Bu nedenle tarih boyunca her toplumda zayıflar ve güçlüler, fakirler ve zenginler var olagelmiştir.“Zekat İlmihali” adlı eser zayıflığı ve güçlülüğü, zenginliği ve fakirliği hem sosyal bir olgu hem de İlahi takdir olarak değerlendiriyor. Toplum varlığının sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi, bireyler arası sürtüşme ve çatışmanın, gerilim ve gerginliğin önlenebilmesi, zengin ve fakirler arasındaki dengenin sağlanabilmesi için sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın gerekliğine vurgu yapıyor. Kur’an-ı Kerim’den hareketle varlıklı insanların mallarında, fakirler için belirli bir hisse olduğunu ve bu hissenin, zenginlerin fakirlere yönelttiği bir lütuf değil görev olduğunu belirtiyor. Yine Kur’an’a dayanarak zenginin verirken gönülsüz verip başa kakmaması gerektiğini, fakirin ise alırken ezilmeyip mahcubiyet duymaması gerektiğini ifade ediyor. Eser, Müslüman toplumunun sosyal yardımlaşma ve dayanışma erdemini ön plana çıkarıyor. İslam dininin, ekonomik dengesizliğin yol açabileceği muhtemel olumsuz sonuçları azaltabilmek için zekât, sadaka, infak ve muhtaçlara borç vermeyi dinî bir görev saymasına dikkat çekiyor. Kur’an ve Sünnet’in esas alınarak yazıldığı eser, yorumdan kaynaklanan farklı görüşleri de zikrederek konuyu mukayeseli bir şekilde görme imkanı tanıyor. Görüşler, hükümler ve bilgiler ayet ve hadislerle delillendirilmeye çalışılıyor. Bu doğrultuda eser, İslam’ın beş temel esasından biri olan zekât ibadetinin anlaşılması ve uygulanması konusunda katkı okuyuculara katkı sağlamayı amaçlıyor.
KOMİSYON