Size hafif meşrep bir hikâyecik anlatarak başlayayım, belki biraz içerisinde “argo” sayılabilecek kavramların olduğu bir hikâye ancak, verdiği mesaj çok değerli…

Zenginliğiyle bilinen ve kendisine “ağa” diye hitab edilen bir zât, üzerinde, omuzlarından sarkıtılmış –ki bu durum örfümüzde kibir alameti olarak bilinir- ayı dersinden işlenmiş bir kürk ile insanların arasına çıkmış.

Gören herkes, saygı gösteriyor, hürmet ediyor, ayağa kalkıp yer gösteriyor, karşısında el pençe dîvan duruyor filan…

Bu duruma tanıklık eden bir derviş, hiç oralı olmuyormuş. Karşıda bir duvarın eteğine oturmuş, ibretle seyrediyormuş.

Herkes saygı gösteriyor ama, bir kişi var ki, kendisine hiç ilgi duymuyor, saygı göstermiyor. Kim acaba bu kendini bilmez meçzup adam, bu saygısız insan kim diye merak eder olmuş ağa…

Varmış dervişin yanına:

- Beni tanımadın herhalde? Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun galiba? diye sormuş.

Bu sözler bize yabancı değil… Dünyada mevkii, makam, şöhret sâhibi olan, elde ettiği gücün kendisini şımarttığı insanlardan sıkça duyduğumuz sözlerdir.

Derviş başını kaldırmış:

“E tanıdım seni ne olacak?”

- “Kimim peki ben?” demiş ağa.

“Kim olacak, aslın bir damla kirli su, sonun bir avuç toprak” deyivermiş bizim derviş.

Ağa ziyadesiyle sinirlenmiş;

- Bırak benim aslımı, sonumu… Şimdiki hâlime baksana sen, kimim ben?

Derviş, gayet sakin bir ses tonuyla;

“Şimdiki hâline de bakıyorum. Bıçak soksam karnına, kan ve pislik akar. Sırtındaki kürke gelince; bir ayı, bir ömür onu giydi ama, yine de ayılıktan kurtulamadı..!” deyivermiş.

...

Bir âyet-i kerîme’de Rabbimiz:

“Yeryüzünde büyüklenerek yürüme! Sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin.” (İsrâ, 17/37) Buyurur.

Biz, öyle bir yaratılışla mücehhez kılınmışız ki, beynimizdeki damarlardan bir tanesi çatlasa, konuşan dilimiz konuşamayacak, gören gözümüz göremeyecek, işiten kulağımız duyamayacak, tutan elimiz tutamayacak ve yürüyen ayaklarımız yürüyemeyecek derecede âciz kalabilecek durumdayız.

Her şey Allah’tandır. Veren O’dur, alan O. Biz, her hâl-u kârda imtihan edilmekteyiz. Rabbimiz imtihanımızı kolay kılsın. Kibir ve enaniyetten, yeryüzünde büyüklük taslayarak gezip dolaşmaktan bizleri muhafaza buyursun.