Zor da kolay da hayattan ve hayata dâir... İnsan dâimiolarak ne zorluğa ne de kolaylığa demir atmaz... Her hal geçicidir...
Hal böyleyken insanoğlu hayatın gerçekliğini reddederek hep kolay olanı yaşamak ister. Elbette ki zora talip olunmaz ancak zorluk gerçeğini tamamen kötü addetmektir problemli olan. Zorluklar çok zaman insana kapasitesini gösterir, iradesini kuvvetlendirir, inancını perçinler, görüş alanını genişletir, tecrübeden süzülen bilgiyle olgunlaştırır.
Kolaylık içinde ise insan tam anlamıyla kendini tanıyamaz. Sınırlarını bilemez. Gayretin eksik olduğu yerde gaye bilinci zayıflar.
Zorluk yaşamadan, yorulmadan, yıpranmadan, sınanmadan her durumda rahat, dertsiz, tasasız olma isteği gerçekçi bir istek olmamakla birlikte, fıtrata da terstir. İnsan zorluklarla baş edebilecek donanıma sahiptir. Zorluk varsa üstesinden gelinebilecek güç de vardır.
Her türde binlerce çeşidiyle makineleşmenin olduğudünyada ruhsal tedavi ihtiyacının katlanarak devam etmesi, zorluğun yeri geldiğinde tedavi eden bir yanını da işaret etmektedir.
Elbette zorluk ve kolaylık da göreceli kavramlardır. Kime göre neye göre gibi sorular gelir akla. Kimi için çok zor olan, diğerine kolaydır ya da tam tersi... İnsan sınanmadığı yerde de yanılmalar yaşayabilir. Zaman, yaş, imkân, hayat şartları gibi birçok faktör insanın kendi hayatında bile kolay ve zora olan bakış açısını değiştirmektedir.
“Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var. O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul. Ve yalnız rabbine yönel.” (İnşirah 5-8)
Ayette de geçtiği üzere her zorluk ve güçlük ardındakolaylığı barındırmaktadır. Bu kolaylık bazen, zorlukla sınanmanın getirdiği olgunlukla zorun kolaylaşması şeklindedir ya da zoru göğüsleyebilenlerin yolun sonundaki "haklı gurur" sevincinin getirdiği huzurdur. Bazen de en yalın haliyle kolaylığın kendisidir. İşin sonunda zor ve kolayın tek ve yegâne sahibi Rabbimizdir. O kolaylaştırırsa kolay, zorlaştırırsa zor olur. Çok zaman kolay olanı zor, zor olanı kolay zannetmelerimiz ama ardından gelen aslında ifadelerimiz dua makamındaki mertebelerimizle ilgilidir. Güçlüklerin ardındaki ferah nefeslerin tek sahibinin Rabbimiz olduğu bilinci içinde yaşamak, başarmanın "haklı gurur" unu kendinden bilmemek belki de işin sırrıdır. Başka bir ifadeyle; zorluğa karşı gerektiği gibi göğüs gerdikten sonra gereksiz şekilde göğsü kabartmamak gerekir.
Hayat okulunda sınanmayan öğrenci yoktur. Bilgi yoklaması hayatın gerçekliğidir. Çalışmadan, terlemeden, yorulmadan, fedakârlık etmeden başarmayı istemek muhal ve yersizdir.
Bu yolda gayret kadar gaye, gaye kadar gayret gerekir...
Mücadelenin istikameti doğru ise zor “kolay” gelir...