Her geçen dakika bizi daha fazla yaklaştırıyor Rabbimizin bizim için takdir ettiği sürenin sonuna. Şöyle düşünün, şiddetli yağan yağmur neticesinde dağın zirvelerinden kopup gelen sel, yerinden söktüğü ağaçları, büyük kayaları sürükleyerek üzerimize doğru geliyor; yanardağ patlamış ,püsküren lavlar kızıl bir nehir gibi akarak üzerimize doğru geliyor ve biz piknik yapmaya, oyun oynamaya, gülüp eğlenmeye devam ediyoruz.
Sizde de oluyor mu bilmiyorum; bazen neden bu kadar rahatız? Rehavetimizin sebebi ne? Hem yaşadığımız dünya hayatımızda pek çok sıkıntı, zorluk ve problemle karşılaşma ihtimali, hem de hesap, mizan, sırat, cennet, cehennem safhalarıyla karşılaşma kesin bilgisi karşısında vurdumduymazlığımızın, kayıtsızlığımızın nedeni ya da nedenleri ne olabilir?
Bu ve benzeri sorular, zihnimi meşgul ederken Bakara Suresinde Talut ve ordusunun imtihanının anlatıldığı ayetler imdadıma yetişti:
Talut, ordusuyla giderken, askerlerine “ Allah, sizi bir nehirle sınayacak; kim ondan içerse benden değildir-eliyle bir avuç alan müstesna- ondan tatmayan da bendendir” demişti.
Askerler, az bir kısmı hariç nehrin suyundan içince “ Bugün Calut’a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok” demişlerdi. (Bakara Suresi;249-251)
Yazıya başlarken sorduğum sorular cevabını bulmuş oldu: Dünya nimetlerinden; makam-mevkisinden, mal-mülk servetinden olması gerekenden fazla edinince; yani bir avuçtan fazla içince takatimiz kesildi, direnme gücümüz azaldı.
Halbuki Rabbimiz “bütün iyi ve güzel şeylerimizi dünyada tüketmememiz” konusunda bizi uyarmıştı. (Ahkaf;20)
Hz.Peygamber(a.s): “ Ben sizin için fakirlikten değil, dünyanın nimetlerinin bollaşmasından ve sizden öncekileri helak eden dünyalık biriktirme yarışının sizi de helak etmesinden korkuyorum” buyurmuştu.
“Dünya sevgisi bütün hataların başıdır.”
Direncimizi kıran, mücadele azmimizi tüketen ve bizi gaflete sürükleyen dünyevileşmedir.
Direnmemiz gereken nokta burasıdır.