رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ

"Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız Sensin." (Âl-i İmrân Sûresi, 3/8)

Dua ayetleri ile dua adabını öğreniyoruz ‘Kitapların En Güzeli’nden. Al-i İmrân Suresi’nin sekizinci ayetinde de ‘ilmi kuşananların’ gönülden yaptıkları duaya tanıklık ediyoruz. Allah’ın rahmetine talip olmanın, içten bir yakarışla "Senin rızan için Senden yardım istiyoruz" demenin bir ifadesidir bu dua. Hidayet üzere kalabilme temennisidir; "İman nimetini ancak Senin yardımınla muhafaza edebiliriz" niyazıdır. 

İlim sahiplerinin çabaları ve duaları Allah’ın eşsiz rahmetine tutunmak içindir. İlim, ilahi sevgiye ulaşmanın en önemli yollarından biridir. Kişi Rabbini tanıdıkça sever, sevdikçe daha çok tanımaya çalışır. İlahi rahmetin ehemmiyetini kavrar gönlünü ilme açanlar. Bilirler ki doğru yola ulaşmak da doğru yol üzere kalmak da Yüce Allah’ın lütuf ve merhametiyle mümkündür. İlmi baş tacı eden Hz. Peygamber (sas) de : "Ey kalplere yön veren Allahım! Kalbimi senin dinin üzere sabit kıl!" şeklinde dua etmiş ve bu dua ayetini okumuştur. (Tirmizî Kader 7, Daavat 89, 124, İbn Mace Dua 2)

Hak yolda kalmak için çabalamak ve duaya sarılmaktır bize düşen. Sonuçları yaratma kudreti ise Allah’a aittir. Kendimize yapacağımız en önemli iyiliklerden biri dualarımızda Allah’ın rahmetine talip olmaktır. Zira her an Allah’ın lütfuna ve rahmetine muhtacız.

İman, İslam, Kur’an gibi manevi nimetler de maddi nimetler de Allah’ın rahmetinin kapsamı içindedir. Yokluktan varlık sahasına çıkışımız dahi ilahi rahmetin sonsuz tecellisiyle olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de ilahi rahmetin her şeyi kuşattığı bildirilir. Allah’ın rahmetinden ümit kesmek kafirlere has bir özellik olarak ifade edilir. O engin rahmeti fark etmemek rahmet deryasından nasibini almamaktır. Rahmete hak kazanamamak, ondan uzak tutulmak kayıpların en büyüğüdür.

İlim vesilesiyle Esma-i Hüsna’nın hakikatine ulaşmak ise merhamet olarak yansır sinelere. Kalbinde merhamet duygusu taşıyan bir insan, içinde ilahi bir cevher taşır, yeryüzünde rahmet vesilesi biri haline gelir. Kainattaki her varlığa rahmet nazarıyla bakar. Kimsenin acısına, sıkıntısına kör ve sağır olmaz. Günah dehlizinden bir türlü çıkamayan çaresiz insanlara çare olmayı, hatalarından vazgeçmelerine yardımcı olmayı da gaye edinir.

Allah’ın rahmetinin yüceliğini kavrayabilen bir kalp o sonsuz rahmete tutunmak için çabalar. İman nimetini kaybetmeme, Allah’ın himayesine girme adına duaya sarılır: "Rabbimiz, bizi hidayete ulaştırdıktan sonra kalplerimizi eğriltme."

Dualarımız iç dünyamızın habercisidir. Rahmet peygamberinin rahmet ahlâkına varis olan o bahtiyar kullardan olma duasıyla...