ÖN SÖZ

Uçsuz bucaksız evrenin, son derece üstün bir bilgelik ve ustalıkla düzenlenmiş olması, onun sonsuz bir bilgiye, iradeye, kudrete ve bilgeliğe sahip yüce bir yaratıcı tarafından var edildiğinin en somut göstergesidir. O halde yüksek bir bilgelik ve sanat eseri olan evren, boş yere değil, bir amaç için yaratılmış olmalıdır. Çünkü en yüksek niteliklere sahip bir yaratıcının; var ettiği her şeyi, sonuçta yok olmak üzere yaratmış olması düşünülemez. Onun böyle bir şeyi yapması, kısa bir süre sonra yıkmak üzere son derece konforlu ve güzel bir bina yapan ustanın durumuna benzer. Böyle bir ustayı herkes akılsızlıkla itham eder. Bu bakımdan evrenin yaratıcısı, onu belli bir amaç için sonsuz bilgeliği uyarınca yüksek bir sanatla yaratmıştır.

Bununla birlikte sonsuz bilgi sahibi olan bu yaratıcının, sonsuz hikmet ve yüksek bir sanat eseri olarak yarattığı evrenin dünya adlı bu gezegeninde, işler bazen, burada misafir olarak bulunan ve yaratıkların en şereflisi nitelemesine lâyık görülen insanın umduğu ve beklediği gibi gitmemektedir. Bu yüzden insanoğlunun gözü, ara sıra içinde sayısız güzellikleri barındıran bu yüksek mimarinin değişik yerlerine serpiştirilmiş aksaklıklara takılmaktadır. İnsan bunca güzelliğin arasında, onların sağa sola serpiştirilmiş olmasına bir anlam veremediği zaman da, aklına gelen bazı önemli sorulara cevap aramaya koyulmaktadır. Bu sorulardan birkaçını şöyle sıralamamız mümkündür:

Sonsuz ilim, kudret ve irade sahibi bir yaratıcı, niçin bunca güzelliğin arasında gözü tırmalayan, can sıkan bazı aksaklıkların bulunmasına izin vermiştir? Niçin sevgiyi, şefkati, haz ve zevk veren daha pek çok sayısız güzelliği içerisinde barındıran bu yüksek mimarinin bir yerlerinde nefret, acımasızlık ve ıstırap çatlakları oluşmuştur. Bu yüce yaratıcı, kötülüklerden, bütün acı ve ıstıraplardan arınmış bir dünya yaratabileceğine göre, niçin onların varlığına izin vermiştir? Bu, O’nun sonsuz rahmeti ve cömertliğiyle çelişmekte değil midir? Eğer bu dünya bütün mümkün dünyaların en iyisi ise, yüce yaratıcının sonsuz ilim, kudret ve irade sıfatlarına sahip olduğunu söylememiz mümkün müdür? Eğer en yüksek sıfatlara sahip olan yaratıcının varlığı ile kötülüklerin, acı ve ıstırapların varlıkları arasında bir çelişki bulunmuyorsa, onların var edilmelerindeki hikmet ve amaçlar nelerdir? Çok büyük acı ve ıstıraplara sebep olan salgın hastalıklar, açlık, susuzluk, deprem ve tsunami gibi korkunç felâketler ve musibetlerin sebepleri ve hikmetleri nelerdir? Her acı ve ıstırap veren kötü sonuç, kaçınılması mümkün olmayan bir yazgının eseri midir? Bütün bunlarda ilâhî ve beşerî iradenin rolleri nelerdir? Kısacası bütün güzelliklerin yanında can sıkan ve gözü tırmalayan bazı manzaraların ilâhî adalet ve rahmet penceresinden görünümü nasıldır?

Bunlar ve bunlara benzeyen daha başka sorular, insanoğlunun her zaman sorduğu ve cevaplarını aradığı sorulardır. Elbette bu tür sorular için felsefî ve teolojik açılardan pek çok cevap verilmiştir. Biz bu çalışmada, söz konusu türden sorulara daha çok Kur’ân ve Sünnet çerçevesinden bakmaya çalışacağız.

Metnin bu aşamaya gelmesinde çok değerli katkılarını esirgemeyen saygıdeğer hocam Prof. Dr. Bekir Topaloğlu’na minnettarlığımı ifade ediyorum. Yine metnin gözden geçirilmesi ve tashih edilmesinde değerli yardımlarını esirgemeyen Yard. Doç. Dr. Hasan Özalp’e, araştırma görevlisi Abdullah Demir’e ve kızım Ayşenur’a ve bu arada İslâm İnançları Yayınları Projesi kapsamında, bu konu üzerinde çalışmamı öneren ve bu bağlamda her türlü katkıyı sunan Diyanet İşleri Başkanlığına teşekkürlerimi ve minnettarlığımı sunarım.

Prof. Dr. Metin ÖZDEMİR

Ankara 2013

Ilahi Adalet Ve Rahmet Penceresinden Kotuluk Ve Musibetler Epub3