Her insanın günlük yaşamında işlerini ve sorumluluklarını yerine getirmede başarı sağlaması için zihin rahatlığı ve gönül huzuru çok önemlidir. İnsan, hayatın her anında, her alanda, tüm yaşam dönemlerinde huzurun bulunmasını arzu eder. İnsanlar genelde işleri düzene girdikçe, arzularına ulaştıkça, hayatlarının kolaylaşacağını, böylelikle de daha mutlu, huzurlu olacağını düşünür.
Sanayi ve teknolojinin hızlı gelişmesiyle imkânlar arttı, başta günlük işlerde olmak üzere hayatın her alanında işleri daha kolay hale getiren çeşitli elektrikli/elektronik aletler üretildi. Üretilen küçük-büyük çeşitli alet ve makinalar insanların işlerini çok daha hızlı ve çok daha az zaman-enerji harcayarak kolaylıkla yapmalarına imkân sağladı.
İnsanların daha çok zaman ve güç harcayarak yaptığı işler daha kolay gerçekleştikçe, işlerine daha az zaman-güç harcaması neticesi olarak insanın kendisine, gelişimine, sosyal hayatına, manevi hayatına daha çok vakit ayıracağı tahmin ediliyordu. İnsanların zamanı geniş olup kendisine istediği gibi vakit ayırınca da daha mutlu olacağı, sevdikleri, ailesi, dostlarıyla daha nitelikli zaman geçireceği düşünülüyordu. Ancak günümüzde yaşanan hayatın gerçeklerine baktığımızda insanların beklenildiği kadar huzur ve mutluluğa sahip olmaktan uzak olduklarını görüyoruz. İlginç bir şekilde günümüzdeki insanların, büyüklerinin daha zor olan yaşam şartlarında sahip oldukları mutluluk seviyelerini dahi yakalayamadığı ilgili uzmanlarca söylenmektedir. Hatta kimi insanlar imkânları arttıkça, işleri kolaylaştıkça, boş zamanı arttıkça süreci doğru yöneterek psikolojik olarak olumlu etkilenmek, gelişmek ve yeni bilgi-beceriler kazanmak yerine olumsuz bir hale bürünmekte, psikolojik olarak kendisini daha kötü hissetmekte, zamanını boş veya zararlı şeylerle geçirmeye başlamaktadır.
Bu sebeplerle günümüzde kimi insanlar yanlış zaman yönetimi, aşırı özgüven hissi ile gurur ve kibir gibi yanlış duygulara kapılarak psikolojik açıdan olumsuz etkilenmeye, kendisini mutsuz hissetmeye başladı. Olumsuzluklar yaygınlaşarak arttıkça da insan daha da bireyselleşti, içine kapandı ve yalnızlaştı. İnsanların gelişen teknoloji sayesinde bedensel enerji tüketimi azaldıkça, zihinde gücü artan olumsuz düşünce, duygular daha etkili hale gelerek insanı, düşünce-duygularını, davranışlarını olumsuz etkilemeye, yönlendirmeye başladı. Bu şekilde zor duruma düşmeye başlayan insanların bedensel ve ruhsal sağlığı daha olumsuz bir hal almaya başladı. Netice olarak bahsettiğimiz ve benzer sebepler neticesinde dünya genelinde akla, zihne, sağlığa zararlı birçok kötü alışkanlıklar hızla yaygınlaştı; sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı dünyanın her yerinde arttı. Tıbbi açıdan da tüm dünyada ruhsal sıkıntılar çoğaldı; antidepresan ilaçlar olarak bilinen, insanları geçici olarak rahatlatmayı amaçlayan ilaçlar ve kimyasalların kullanımı çoğaldı ve her geçen gün insanlar arasında kullanımı yaygınlaşmaya başladı.
İnsanı olumsuz etkileyen bu durumun sebeplerinden biri de; elektronik alet ve makinaların her alanda, her yerde olmaya başlaması insanların duygularının zayıflamasına, zihninin mekanikleşmesine sebep oldu. Bu durum insanın günlük hayatını sosyallikten uzak, hisleri zayıf, sürekli tekrara dönüşen robotik bir yaşam tarzına dönüştürmeye başladı. Maalesef işin daha da ciddi tarafı çoğu insanlar hızlı değişim sebebiyle bu olumsuz gidişatın farkına dahi varamadılar. İnsanlar bireyselleştikçe, yalnızlaştıkça, kendi kendine yeterli hale geldikçe daha mutlu, huzurlu olacağını zannetmeye başladılar. Bu konuda birçok insan yaptığının doğru ya da yanlış olduğunu bilmeden, anlayamadan, araştırmadan bireysellikte daha da uç noktalara doğru ilerledi.
Gelinen noktada gençler, yetişkinler; aile, akraba, arkadaşlardan uzak yalnız, kimseye ihtiyaç duymadan, kendi başlarına olacakları bir ortama, yaşam şekline heves etmeye başladı. Bu konuda insanlığın gerçekleştirdiği her bir çaba insanı bırakın mutlu etmeyi daha da mutsuz olmasına sebep olacak, elinde olan huzurdan da fersah fersah uzaklaşmasına sebebiyet verecektir. Bu olumsuz düşünce, durum tüm dünya genelinde her geçen gün de hızlanarak yaygınlaşmaya, insanlara fark ettirmeden huzursuzluk vermeye devam etmektedir.
Her insan, doğal olarak hayatının tamamında huzur ve sükûnetin olmasını ister. Bu baktığımız zaman bir açıdan çok kolay, farklı bir açıdan baktığımızda ise oldukça zordur. Zorluk ve kolaylık ise insanın, yaratılış gayesinin farkında, bilincinde olmak, gerekenleri yetkin, yeterli, doğru bir şekilde yapıp yapmamasıyla ilgilidir. Bu konularda her insanın hem kendisine, nefsine sürekli olarak doğru telkinler vermesi hem de çevresine faydalı olmak için farkındalığını geliştirmesi önemlidir. Bu çaba gösterildikçe insanlar için bu gayretin neticesi huzur ve sükûnet olacaktır.
İçinde bulunduğumuz bu zor günlerde: aylardır etkisini kaybetmeden tüm dünyayı etkisi altına alan salgın sürecinde daralan gönüller bir inşirah arayışı içerisindeyken, tüm gündem ve sosyal çevremiz salgın konusu ile her an hem dem olmak zorunda kalmışken Mübarek Ramazan-ı Şerif adeta imdadımıza yetişti. Mübarek ayın gelişi vesilesiyle tüm zihinsel ve duygusal gündem hızla değişti. Ramazanı Şerif, muhteşem manevi havasıyla herkesi manevi ikliminin içine aldı. Bu durum aylardır daralan zihin ve gönüllerin bir nebze olsun rahatlamalarına vesile oldu.
İnsanın zihin işleyiş yapısı açısından önemli bir bilgi:
İnsanın yaratılışı itibariyle sahip olduğu düşünce ve duygu dünyasını oluşturan zihin yapısı bilinçli yönetilmediğinde daha çok var olan sıkıntılara odaklanarak problem merkezli çalışır. Bu durumun sebebi, zihnin kendisini daha iyi hissetmek için problemleri hızlı bir şekilde çözmek çabası içerisinde olmasıdır.
Bilinçli yönetilemeyen zihnin günlük hayatta hiç ara vermeden var olduğunu bildiği bu problemler ile ilgilenmesi, onlara yoğunlaşması, problemin sebebi ve gelişimi konusunda yoğunlaştıkça, onları çözmek veya olumsuzluklarından korunmak noktasında daha fazla yararlı olacağını zannetmesi aslında problemlerin daha karmaşık bir duruma dönüşmesine sebebiyet vermektedir. Ancak bu durum problemlerin çözümlerini kolaylaştırmadığı gibi maalesef zihnin bu kontrolsüz davranışı problemi daha da ağır hale sokmakta, çözümünü zorlaştırmakta, problemlerin olumsuz etkisini artırmakta, çözümünü daha da karmaşık hale getirmektedir. Yanlış yöntemle doğru çözüme ulaşmaya çalışmak, hele usul-esas hatalarıyla dolu bir yolla çözümün hiç mümkün olmayacağı da herkes tarafından bilinen bir durumdur.
Ortaya fayda çıkaracak en güzel çözüm yollarından biri ise, Yüce Allah’ın en güzel potansiyel ve kapasitede yarattığı insanın sahip olduğu en önemli hazinesi olan zihin dünyasında hayat boyu doğru bilgiler, beceriler kazanmaya çalışmasıdır. Kişinin manevi hayatına önem vererek, kendi iradesi ile oluşturduğu düşünce ve duygularını olumluluk-olumsuzluk açısından günlük hayatta dengede tutması, bilinçle yönetebilmesidir. Bazen her insan için yaşamın belli dönemlerinde, doğal yaşamın bir neticesi olarak olumsuzluklar artar; gündemi, hayatı tamamen kaplar ve insanı olumsuz etkisi altına alır. İnsan bu olumsuzluklara iradesinin dışında, elinde olmadan kısa bir an psikolojik olarak tamamen yoğunlaşsa da gerçekleşen bu durumun asla insanın zihnini uzun süre, tamamen ele geçirmemesine dikkat etmelidir. Olumsuz durumun kişinin düşünce-duygu dünyasını çok uzun zamanı kapsayacak şekilde tamamen kaplamasına geçit verilmemelidir.
Kişinin hayatında baş etmekte zorlandığı çok fazla problemin var olduğunu hissettiği için karşılaştığı bu ruhsal durumun tabi ki çareleri vardır. İnsanlar kendilerini sıkıntılarla başa çıkmakta zorlandıklarını hissettiklerinde dertlerini çevreleriyle, ilgili uzmanlar ile paylaşması, dışarıdan pozitif telkin, nasihat, enerji ile desteklenmesi, doğru gıdalar ile beslenmesi, moral ve motivasyon açısından olumlu duygu-düşünce farkındalıklarını gerçekleştirmeye çalışması bunlardan bazılarıdır. İnsan zihni tamamen olumsuz bir düşünce-duygu dünyasına kapıldığında, bu durumun olumsuzluklardan korunmaya veya var olabilecek çarelere ulaşmaya hiçbir katkısı yoktur. Hatta tam tersi bu durum olumsuzluklara çağrışım yapması, fizyolojik-biyolojik hastalıklara yakalanma olasılığının artması, direncin-bağışıklık sisteminin zayıflaması ve var olan hastalıkların tedavi sürecinin olumsuz etkilenmesi gibi yıkıcı sonuçları vardır. Bu da insanın sıkıntılarının katlanarak artmasına sebep olmaktadır.
Ramazan ayı vesilesiyle, gerçekleştirilen ibadet ve taat’lar ile hem zihin hem beden, hem de ruh Yüce Allah’ın fazl-ü kereminden ihsanıyla müthiş kazanımlar elde etmektedir. Bedenimiz oruç ibadeti vesilesiyle uzun saatler gıda almayarak biyolojik, fizyolojik açılardan özel bir bakıma girmişken, zihnimiz bedene besinleri hazmetmek noktasında daha az, genel bakım gerçekleştirme noktasında daha çok zaman ayırmaya fırsat bulmuş olmaktadır. Özellikle de “ruhumuz” Ramazan ayının en kazançlı çıkanı, en fazla fayda elde edenidir. Yıl boyunca yoğun dünyevi yaşam şartları nedeniyle kendisine manevi kazanımlar elde etmek açısından çok fazla zaman ayıramayan insanlar için Ramazan ayı büyük bir kazanım dönemi olmaktadır. Ruhun kendisini tazelemesi aynı zamanda zihnin tazelenmesi, beynin biyolojik ve fizyolojik olarak kendisini tazelemesi anlamına gelmektedir. Beyin güçlü olduğunda zihin-hafıza bölümü güçlendiği gibi, bağışıklık sistemi güçlenir ve güçlü beyin tüm bedeni daha sağlıklı olarak yönetme becerisi kazanır.
Bu sebeplerle manevi rehberlik yani inanç merkezli bir yaklaşımla psikolojik ve sosyolojik olarak insanın anlam arayışına ve günlük hayat içerisinde yaşadığı sıkıntı ve duygusal yoğunluklarına çözümler üretme çabası çok değerli bir gayrettir. İnsanı anlamak için öncelikle insanın yaratıcısı olan Yüce Allah’ı hakkıyla bilmeye, anlamaya çalışmak, sonrasında ise insanın yaratılışını ve yaratılış gayelerini bilmek gerekir.
Allah’ı tanımayan, bilmeyen, insanın yaratılışını, yaratılış gayelerini, fıtratını, düşünce-duygu dünyasını anlamayan kişilerin hangi eğitimleri almış olurlarsa olsunlar insanı tam olarak anlamaları ve onun dertlerine çözümler bulmaları imkânsızdır. İnsanın dert ve sıkıntılarına çözümler ortaya çıkabilmesi için hem manevi hassasiyetlerin farkında olan hem de insan konusu üzerine ortaya çıkan bilimsel alanların bilincinde ve onlara vakıf olmaya çalışan uzman kişilere ihtiyaç vardır. Bu amaçla bu alanda başarı elde etmek isteyenler ortaya çaba koyarak insanlara rehberlik yapma becerisini kazanan kişilerin nicelik ve nitelikleri arttıkça insanların günlük hayatlarında var olan sıkıntı ve problemlere çözümler bulmak çok daha kolay hale gelecek, insanlığın huzura ve saadete kavuşması çok daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleşecektir.
Özel ilgi, manevi rehberlik sadece çocuklar, gençler, dezavantajlı kişiler için öncelikli olarak algılansa da aslında her insanın zaman zaman özel ilgi ve desteğe ihtiyacı olmaktadır. Özellikle de bireyselleşen ve yalnızlaşan insanlık samimiyete, sadece Allah rızası için birbirini sevmeye, yardımlaşmaya çok ihtiyaç hissetmektedir. Bu özel ve çok önemli faydaları olan manevi rehberlik çalışmalarını gönüllük duygusu içerisinde yerine getirme çabası içerinde olan, manevi ihtiyaçların karşılanması noktasında çaba gösteren, kendisini yetiştirip-geliştirip rehberlik eden güzel insanlar olması mutluluk verici bir geleceğe umutla bakmamıza yardımcı olmaktadır. Rabbim tüm dünya üzerinde insanlara faydalı olmak için çalışan, çaba gösteren, emek veren kişilerin etkilerini ve ecirlerini yüceltsin niyazıyla Allah’a emanet olun. Sağlıcakla kalınız…