ÖN SÖZ
Ebu’l-Yusr Muhammed Pezdevî kendisi ve eserleri üzerinde çok az çalışma bulunan önemli Mâtürîdî kelamcılarındandır. Kelam, ilahî söz olan Kur’an-ı Kerim’in temelde itikat ve inançla ilgili ayetlerinin anlaşılması ve yorumunu esas alan, İslamî ilimlerin de temelini oluşturan bir bilim dalıdır. Diğer bir deyişle kelam (teoloji), Allah, insan ve kainat arasındaki ilişkiyi irdeleyen, âlemde olup biten tüm olgu ve olayları Allah ile irtibatlandırıp ilişkilendiren insanî bir ilimdir.
Miladi VIII.yüzyılın başlarından itibaren bu ilimle uğraşan Müslüman düşünürler olm uştur. Bu Müslüman bilginler birbirlerinden farklı metotlarla dinin inançla ilgili esaslarını yorumlamaya tabi tutmuşlar, bunun sonucunda da düşünüş ve yöntemde farklı kelam ekolleri teşekkül etmiştir. Bunlardan birisi de Ehl-i sünnetin önemli bir kanadını oluşturan Mâtürîdî kelam ekolüdür. Bu ekol bugün Özbekistan Türk Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde kalan Semerkand’ta İmam-ı A’zam Ebû Hanife (80-150/699-767)’nin görüşlerine temelde bağlı kalarak Ebû Mansûr Mâtürîdî (ö.333/944) tarafından kurulmuştur.
Bilindiği gibi vahyi ve aklı dinin temeline koyan Mâtürîdî kelam ekolu[1], kuru cedel ve münakaşa zihniyetinden uzak kalarak Müslüman inançlarını açıklama ve yorumlamaya tabi tutmuş, bu metot üzerine görüşlerini bina etmiştir. Bu sebeple İslam inançlarının yeni Müslüman olmuş geniş halk kitlelerince kabul edilmesinde çok önemli bir fonksiyona sahip olmuştur. Söz konusu fonksiyonun yerine getirilmesinde bu kelamî okula düşünsel bazda bağlı kelamcıların zihnî ve entelektüel çabaları yadsınamaz bir gerçekliktir.
Bu olgudan hareketle genelde kelam ilmine özelde ise Mâtürîdî kelamına Türk bilgin ve düşünürlerinin katkısı göz ardı edilemeyecek kadar büyük olmuştur. Mâtürîdî kelamına Usulu’d-Din isimli eseriyle katkıda bulunan Türk bilginlerden birisi de Ebu’l-Yusr Muhammed Pezdevî (421-1027/ 493-1099)’dır. Biz bu mütevazî çalışmamızla Hanefî-Mâtürîdî kelam sistemine büyük ölçüde bağlı Pezdevî’nin kelamî görüşlerini ana hatlarıyla ele alıp incelemeyi hedefledik. Bundaki amacımız da; Hanefî-Mâtürîdî eksenli din anlayışına sahip olan milletimizin söz konusu inançlarının temellerini ortaya koymaktır.
Pezdevî’nin kelamî görüşlerini merkeze alan çalışmamızda takip ettiğimiz plan, zorunlu birkaç yer dışında Pezdevî’nin planıyla örtüşmektedir. Ancak konunun iyice anlaşılması ve okumayı kolaylaştırmak amacıyla kitabın orijinalinde bulunmayan başlıklara yer verdik. Buna göre çalışmamız, Pezdevî’nin hayatı, kimliği ve yaşadığı bölge, eserleri ve metodunu açıklayan özlü bir girişten sonra altı bölümden oluşmaktadır. Bilgi Âlem ve Allah Anlayışı başlığını verdiğimiz birinci bölümde; bilginin neliği, âlemin mahiyeti ve dinin aslını oluşturan Allah’ın varlığı ve birliğiyle ilgili konulara yer verilmiştir. Peygamberlik Anlayışı başlığını taşıyan ikinci bölüm, nübüvvete ilişkin görüşlerini ele almaktadır. Üçüncü bölümde insan fiilleri sorunu ele alınmaktadır. İman ve İslam ismini alan dördüncü bölümde, imanın neliğiyle ilişkin çeşitli görüşleri irdelenmiştir.
Ahiret başlığını taşıyan beşinci bölüm, Pezdevî’nin ikinci hayatın mahiyeti ile ilişkin görüşlerini ve onunla ilgili diğer sorunları içermektedir. Devlet başkanlığı/ İmamet/ Politika ismini taşıyan altıncı bölümde, onun siyasete ilişkin görüşleri ele alınmış, Nesefi’nin konuyla ilişkin görüşlerinden de yararlanılmak suretiyle sorun ayrıntılarıyla tartışılmıştır.
Çalışmamızda takip ettiğimiz yöntem, kaynak taraması sonucu elde edilen verilerin betimleme ve çözümlemeye dayanarak işlenmesinden ibarettir.
Araştırmamız çok meşhur bir kaç yazılım dışında Türk Dil Kurumu’nun son baskısı olan imlâ kılavuzuna göre yazılmıştır.
Buradaki bilimsel çabamız Mâtürîdî kelamcısı Pezdevî’nin kelamî görüşlerini ortaya çıkarmak ve Türk okuyucusu ve biliminin istifadesine sunmaktır. Daha kapsamlı ve mükemmel çalışmalar için öncülük ve teşvik unsuru olması da temennilerimiz arasındadır.
Çalışmamızın bu hale gelmesinde görüş ve tenkitlerinden yararlandığım saygıdeğer hocalarıma, araştırmalarım sırasında bana özverili bir şekilde destek olan eşim Beyhan Hanımefendiye ve kaynak temini ve şimdi hatırıma gelmeyen birçok hususta emeği geçen mesai arkadaşlarıma teşekkürü yerine getirilmesi gereken bir borç bilir, şükranlarımı sunarım.
Doç. Dr. Selim Özarslan
Elazığ - 2008