Her şeye rağmen şükretmemiz gereken ne kadar nimete sahibiz! Diğerlerini şimdilik bir tarafa bırakalım. İmanımız var!

Rabbimizin rızasını kazanma gayretimiz var!
Duamız var!
Derdimiz var!
Merhametimiz var. 
Aciz kalsak da zulüm karşısında; hüznümüz var; sızlayan kalbimiz var; dökülen gözyaşlarımız var. 
Düşünsenize:
Ya zalimin tarafında olsaydık?
Ya zulmedenlerin arasında kalsaydık?
Ya zalim olsaydık!
Düzenlenen gösteride Hz. Musa’nın elinde gerçekleşenlerin büyü olmadığını anlayan sihirbazlar Firavun’u bırakıp Musa’ya tabi olunca;
“Ben size izin vermeden ona iman ettiniz, (öyle mi)! Şüphesiz ki o (Musa), size büyü öğreten büyüğünüzdür (akıl hocanızdır). Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim. Sizi elbette hurma dallarına asacağım! Hangimizin azabının daha şiddetli ve kalıcı olduğunu bileceksiniz.” dedi Firavun.” (Tâhâ, 71)
Bu tehdit karşısında Musa (as)’a iman eden sihirbazların Firavun’a bir cevapları var ki muhteşem!
“Bize gelen apaçık bilgilere ve bizi yoktan yaratana karşı asla seni tercih etmeyeceğiz. Yapacağını yap! Sen ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin.” (Tâhâ, 72)
Evet. 
“Sen ancak bu dünyada hükmedebilirsin.”
Bir zalimin yapabileceği zulmün zirvesi öldürmektir. 
Aylardır Gazze’de yaptığı gibi. 
Ötesi Rabbimizin elindedir. 
Sadece O’nun sözü geçecek, O’nun dediği olacaktır. 
“Şüphesiz ki suçlular cehennem azabında [ebedî] kalıcıdır. Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar orada (kurtuluştan) ümit kesmişlerdir. 
Biz onlara haksızlık etmedik fakat onlar kendilerine yazık edenlerdi.
(Cehennemdekiler:) “Ey (mahşer meleği) Malik! Rabbin bizim hakkımızda (ölüm) hükmünü versin!” diye yalvaracak o (Malik) de “Şüphesiz ki siz böyle kalacaksınız!” diyecektir.” ( Zuhruf, 74-77)
Ölüm bile nasip olmayacak zalimlere!
Rabbimize ne kadar şükretsek az:
İmanımız var!
Akıbet endişemiz var. 
Hesap vereceğimize inanıyoruz. 
Hesabı verilebilir işler yapmaya çalışıyoruz. 
Elhamdülillah.