Nesep kardeşliği vardır, din kardeşliği vardır.
Nesep kardeşliği sınırlı ve çok az sayıdan oluşur.
Din kardeşliği ise sınırsızdır, renk ve ırkları aşan büyük bir kitleyi kapsar.
Sevgiyi, saygıyı, birlik ve beraberliği, dayanışma ve yardımlaşmayı, barış ve güveni bir çınarın dalları gibi kabul edersek, kardeşlik bu çınarın gövdesi, iman da kökü durumundadır. Kök ne kadar sağlam olursa ağaç ve dalları o kadar güçlü ve uzun ömürlü olur. İman ve kardeşlik olmadan ne sevgi, ne saygı, ne birlik, ne de güven olur.
İslam, bu çınarı yaşatmak için iman ve kardeşliği ayrılmaz bir bütünün parçası saymıştır;
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat, 10).
Mü’min kardeştir, kardeş olamayan, kardeşlik hukukuna riayet etmeyen mü’min değil demektir. Kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları gidermek, namaz ve oruç ibadeti gibi mü’minler üzerinde bir vazifedir. Mü’mine kardeş olamayan, mü’minler arasını düzeltmeyen Allah’a karşı gelmiş sayılır.
Sevgi ve saygı ne kadar yaygın ve geniş kitleye yayılırsa barış ve güven de o kadar güçlü olur. Kardeşlik neseple sınırlandırıldığı zaman sevgi ve saygı da dar kitleye hapsedilmiş olur. Ama kardeşlik din ile birleştirildiğinde iki milyar insanın kalpleri arasında sevgi ve saygıyı ulaştıran gönül köprüsü kurulur, böylece büyük bir kitlenin barış ve güven içerisinde yaşaması temin edilir.
Tarih en büyük tecrübedir. Din kardeşliği sayesinde Anadolu toprağı barış ve huzurun hakim olduğu bir coğrafya olmuştur. Hâlâ, herhangi bir ildeki kardeşlerimizin başına bir musibet geldiğinde bütün ülke o acıyı kalbinde hisseder ve topyekün seferberlik başlatır. Dünyanın başka ülkesinde bu dayanışma çok nadir görülür.
Bu yüzdendir ki, topla tüfekle boyunduruk altına alamadıkları Anadolu insanını, onları birbirine kenetleyen din konusunda, gericilik ve yobazlık gibi temeli olmayan safsatalarla kafa karışıklığı oluşturarak dine bağlılığını zayıflatıp kardeşliği bitirmeyi, böylece birliğimizi ve gücümüzü zayıflatıp kendilerine bağımlı zayıf ülke hayallerini gerçekleştirme peşindedirler. Maalesef içimizden bazıları da bilerek ya da bilmeyerek onlara alet olmaktadır.
İslam dininin sağladığı kardeşliği hiç bir bağ gerçekleştiremez. Dini duygu zayıflarsa kardeşlik de zayıflar. Dolayısıyla, dine düşmanlık yapanın asıl hedefi kardeşliği yok etmektir. Peygamber, müminleri, birbirine kenetlenmiş tuğlaya benzetir. Tıpkı çimentonun tuğlaları birbirine yapıştırdığı gibi, İslam da inananları birbirine kenetleyerek bir ve bütün yapar.
Bu nedenle, din düşmanlığı yapanlara karşı Kur’an inananları uyarır;
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut diğer akrabaları da olsa- Allah’a ve Peygamberine düşmanlık eden kimselere sevgiyle bağlandıklarını göremezsin…Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah’tan yanadırlar; iyi bilinmeli ki kurtuluşa erecek olanlar da Allah’tan yana olanlardır!”(Mücadele,22).
İnanıp inanmamakta kullarını serbest bırakan Yüce Allah (Kehf,29), dinini yok etmek isteyenlere karşı en yakını olsa dahi mesafe koymayı net bir şekilde emretmiştir. Bu da, dinin Müslümanlar adına barış ve güven noktasında çok önemli olduğunu göstermektedir.