Merhum Aliya İzzet Begoviç; "Davalar zorluk içinde doğar,refah içinde ölür" diyor.
Pek çok mütefekkirin/sosyoloğun da paylaştığı bir tespit.
Hep zorluk, çile ve dert mi olmalı?
Refah günlerinde istikamet üzere olmak, zor günlerde istikamet üzere olmaktan daha zor. Bu bir vâkıa !
Rabbimiz Furkan Suresi 17 ve 18. ayetlerde ahirette yaşanacak bir tabloyu anlatıyor bize.
Dünyada ilah edinilen varlıklara soracak Cenabıhak: "Kullarımı siz mi saptırdınız yoksa kendileri mi saptılar?"
Dünyada kendilerine tapılanların söyledikleri çok dikkat çekici:
"…Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yakışmazdı; fakat sen onlara ve atalarına bol nimet verince (seni) anmayı unuttular ve helaki hak eden bir toplum oldular."
Demekki refah ve bolluk günlerinin imtihanı daha zor!
Peygamber Efendimiz (sav): "Vallahi ben sizin için, dünya nimetlerinin sizden öncekilere bol verildiği gibi size de verilmesinden, onların nimetleri elde etmek için (helal-haram) demeden bir yarışa girdikleri gibi sizin de girmenizden; bu yarışın onları helak ettiği gibi sizi de etmesinden korkuyorum." buyuruyor! (Buhari,Rikak,7; Müslim,Zühre,6)
Gazze’deki vahşeti protesto etmek için kendini yakan Amerikalı askerin yanında islam ümmetinin suskunluğunu ne kadar güzel izah ediyor değil mi Efendimiz(as)'in sözleri!
Nimet sarhoşluğu!
Güç sarhoşluğu!
Şehvet sarhoşluğu!
Nefislerin ilahlaştırıldığı haller!
Rabbimizin bize güzel örnekler olarak sunduğu peygamberler içinde dünya nimetlerinin bol verilmesiyle nasıl davranılması gerektiğini öğretenler de var:
"Süleyman (as) şöyle dedi: Ey Rabbim! Beni,gerek bana gerekse ana babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl.Rahmetinle beni salih kullarının arasına kat!" (Neml,19).