Kerbela şehidi Hz. Hüseyin, 626 yılında Medine’de dünyaya gelmiş, Kerbela’da 680 yılında şehid olmuştur. Hz. Peygamberin kızı Fatıma ve Ali’nin oğlu olan Hüseyin, Hz. Muhammed’in torunudur.
Hüseyin doğduğunda Hz. Muhammed onu eline almış kulağına ezan okuduktan sonra "Güzellik" anlamındaki Hüseyin adını koymuştur.
"Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir." buyurmuştur. (Tirmizî, Menâkıb, 30.)
Hz Peygamberin torunlarına olan sevgisi hakkında çok rivayetler var. Bir gün minberde hutbe okurken sürünerek mescide girdiklerini görür ve konuşmasını kesip aşağı iner, Hasan ve Hüseyin’i kucağına alır ve üç basamaklı hutbeye tekrar çıkıp cemaate; "Şu iki yavrunun düşe kalka yürüyüşünü görünce dayanamadım da sözümü keserek onları kucağıma aldım." der ve iki torununu kucağında tutarak hutbesini tamamlar. (Tirmizî, Menâkıb, 30)
Rasulullah’ın arkadaşları da onları çok severdiler. Peygamberin sakalının bir parçasını saklayan ve ona bakarak huzur bulan Peygamber sevdalıları, onun sevmeye doyamadığı torunlarını gördüklerinde dedesinin kokusunu onların tenlerinde hissederdiler.
Hz. Hüseyin’in hunharca şehit edildiği Kerbela hadisedinden çıkarılması gereken çok dersler olduğu gibi Müslümanlar için ibretlik bir hadisedir.
Peygamberin giyim şekli, yemesi, içmesi, yatması ve konuşması gibi insani davranışlarını bile özümseyip aynısını yapmaya çalışan, sakalını saçını nasıl traş ettiğine varıncaya kadar her söz ve davranışına itina gösteren mü’min profilimiz vardır. Peygamberine bu derece bağlılığın sonucu olarak da, Hz. Peygamberin sevmekle doyamadığı torunu Hüseyin’in şehit edilmesine Müminler tahammül edememiş ve unutamamışlardır. Sünnet sevabına erişmek için Peygamberini taklid edenlerin, torununu hunharca şehit edenlere buğzetmeleri de Peygamber sevgisinden gelmektedir.
Kerbela’da yaşanan, Müslümanların kalbine saplanan hançerdir. Hüseyin’in belki hissetmediği acıyı her dönemde bütün müslümanlar fazlasıyla hissetmişler ve bu acıyla yaşamaya devam etmişlerdir.
Kur’an ve hadislerde Hz. Muhammed’i (sas) sevmek emredilir. Hatta Allah ve Resulun’ü, kendinden ve her şeyden daha çok sevmedikçe mümin olunamıyor. Hz. Muhammed sevgisi, onun sevdiklerini de sevmeyi gerektirir. Dolayısıyla Resulullah’ın torunu Hüseyin’i çok sevdiğini bütün müslümanlar adı gibi bilirdi. Hüseyin’in de, ömrünü dedesinin dinini yaşayarak ve yaşatmak için mücadele ederek geçirdiğini aynı şekilde herkes bilinirdi. O zaman, Peygamberin sevdiğini sevmek Peygambere vefanın gereğidir. Bilerek ve kasden Hüseyin’i şehit etmek, Hz. Muhammed’e en büyük vefasızlık ve ihanettir.
Hz. Muhammed de çok tehditler aldı, suikastlere maruz kaldı. Hz. Ebubekir de tehditler aldı. Hz. Ömer sabah namazında hançerlenerek şehid edildi. Hz. Osman Kur’an okurken şehid edildi. Hz. Ali de yine dinden çıktı diyerek mescitte ibadet ederken arkadan hançerlenerek şehit edildi. Daha sonraki dönemler ve hatta günümüzde insanlığın refahı ve huzuru için mücadele edenler hep bu tehditlere maruz kalmışlardır.
Hz. Hüseyin de benzer düşüncelerle şehit edilmiştir. Bu nedenle, dökülen şehit kanlarının katilleri telin edildiği gibi Hüseyin’i şehit edenleri telin etmek Hz. Muhammed’e olan sevginin ve ona bağlılığın sonucudur.
Bu güne kadar bütün Mslümanlar Hüseyin’i bağrına basmış, cami duvarlarını onun adıyla süslemişlerdir.
Kerbela, din kardeşliğine saplanmış hançerdir.
Kerbela, Resulüllah’a kabri dar eden vefasızlıktır.
Kerbela, Hüseyin’i sevmeye doyamayan müslümanların kalplerine düşmüş kara buluttur.
Bütün müslümanların Hz. Hüseyin’in yanında durması, kalplerinde aynı acıyı kesintisiz yaşatmaları çok kıymetlidir. Dolayısıyla, hüzündeki birliğimizin, kardeşliğimizin pekişmesine vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.