Ateizm, her ne kadar bütün dinleri reddeden bir inanç gibi görülse de asıl gayesi İslam’ı yok etme üzerine kurulmuştur. Çünkü bütün eleştiri ve inkârcı söylemleri Kur’an’ı hedef almıştır.
Din, hak ve batıl olarak bütün toplumların vazgeçilmezi olmuştur.
Dinsiz bir toplum olmamıştır desek abartmış olmayız. Hiçbir dine inanmadığını iddia edenlerin bu düşünceleri de, dini inanca duyulan ihtiyaçtan kaynaklı bir sonuç ve inanmak için bir arayış içerisinde bulunduklarının göstergesidir.
Yaratıcıyı inkâr eden Ateizm de, dine tepki olarak ortaya çıkmış, dinsizlik dinidir.
Ateizm, her ne kadar bütün dinleri reddeden bir inanç gibi görülse de asıl gayesi İslam’ı yok etme üzerine kurulmuştur. Çünkü bütün eleştiri ve inkârcı söylemleri Kur’an’ı hedef almıştır.
Dünyada iki milyar insan ineğe tapıyor, aklın kabul edemeyeceği bu inanç sahiplerine karşı ateistlerin ciddi çıkışları duyulmamıştır.
Sonuç olarak ateizmle arzu edilen netice elde edilemediği için Allah’ın var olduğunu kabul eden, ancak Kur’an ve Peygamberi yok sayan bir inanç üzerine kurulu Deizm dini şimdi ileri sürülüyor. Çünkü aklın ve bilimin geldiği noktada, kâinat sisteminin yönetimi, çeşit çeşit canlıların ve bitkilerin bir yaratıcısız olamayacağını, dolayısıyla da ateizmin karşılık bulmayacağını gördüler, bunun yerine Allah’ın var olduğunu kabul edip, Kur’an’ı ve Peygamber’i yok sayan Deizm inancını gençlere yutturmaya çalışıyorlar.
Şimdi bu süreçte, Hz. Muhammed’in (sas) emaneti olan Kur’an ve onu açıklayan sahih sünnetine dayalı, son ve hak din İslam’ı öğretmeyi görev addeden Müslümanların, ateizmi çökerten vahiy çizgisine titizlikle uymakla birlikte, aklı ve bilimi de yok saymadan, Hz. Muhammed’in (sas) metoduyla İslam’ı anlatmaya özen göstermelidirler.
Kur’an, akıl ile çatışmaz. Çünkü Kur’an yüzlerce defa akla dikkat çeker, aklı çalıştırmayı öğütler, aklını çalıştırmayanları gerçek akılsız sayar.
Kur’an, bilim ile de çatışmaz. Teknoloji ve bilimin gelişmesinin Kur’an’ın anlaşılmasına katkı sağladığı bilinen bir gerçektir.
Hal böyle iken, vahiy çizgisine uymayan, özgür aklın kabul etmediği bir din anlatımı, dini parçalayan ve inananları kutuplaştıran yaklaşım, dinin asıl ve elzem olan önceliklerini gözardı edip gereksiz detaylarda çarpışmak, genç neslin dine karşı mesafe kurmasına yol açmaktadır.
Hz. Peygamberin din tebliği, insanların ihtiyaçlarıyla ilgilenme yöntemi üzerine kuruluydu.
Bugünün nesli, deizm gibi uydurma dine meylediyorsa, insan fıtratının bile reddettiği yaşam tarzını benimsiyor veya normal sayıyorsa, cuma namazı ve oruç gibi önemli ibadetlere karşı mesafeli duruyorsa Allah’ı hakkıyla tanımadıklarını, gönderdiği Peygamber ve mesajından habersiz olduklarını göstermektedir. Dolayısıyla günümüz neslinin öncelikli ihtiyaçları, Allah’ın tek ilah olduğu ve bütün varlığın O’na muhtaç olduğu gerçeğini öğrenmektir.
İslam’ın, açık ve hiç bir tartışmaya mahal olmayan; Allah’ı (cc) tanıma, sadece ona ibadet etme, hiçbir şeyi O’na ortak koşmama gibi Kur’an’ın üçte birini teşkil eden asıl konuları gündem dışı tutup, geçmişte tartışılmış ve tartışılır olarak devam etmiş, günümüzde de tartışılmaya devam eden ve bir mesafe alınamamış, çok da gerekli sayılmayan konuları pişirip pişirip gençlerin önüne koymak din değildir.
Gayesi barış ve güveni tesis etmek olan İslam’ı, bölük parça eden ve insanları birbirine düşürenlerle Hz. Muhammed (sas) muhatap olmayacaktır:
“Dini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alâkan yoktur.”(Enam,159).
Kur’an, bozulmamış hali olan önceki semavi dinlere ve peygamberlerine iman etmeyi, peygamberleri sevmeyi ve Hz. Muhammed’den (sas) ayırt etmemeyi öğütleyerek, ehli kitapla olan ortak noktalara dikkat çeker. (Bakara,285).
Yalnız Allah’a ibadet etmeleri, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamaları ve Allah’ı bırakıp insanlardan bazılarını rab edinmemeleri koşuluyla onların da Müslüman sayılacağını bildirir (Al-i İmran,64). Putlara tapanların, taptıkları putlarına hakaret etmeyi yasaklayarak nefret ve dışlayan bir din söylemini tasvip etmediğini buyurur.(Enam,108)
İslam dini, öncelikle Allah’ı tanımak ve ibadet ederek O’na kul olabilmektir.
İkinci olarak, haram ve helal, adalet ve ahlak ilkeleriyle başta anne-baba ve aile olmak üzere bütün insanlara karşı sorumlulukları yerine getirerek iyi insan olmaktır.
Üçüncü olarak da, aklı kullanarak, bedeni çalıştırarak kendi saygınlığını korumaktır.
Özetle Müslümanlık; Allah’a, insanlara ve kendine karşı sorumlulukları yerine getirmektir.
İslam, insan fıtratıyla uyumlu ve ihtiyaç duyduğu din duygusunu karşılayan hak dindir.
İlk dönemlerde Peygamber adına uydurdukları sözlerle içerisinde çelişki oluşturarak insanları uzaklaştırmak istediler. Çağımızda da, Müslüman görünümlü terör örgütleri kurup, şiddet dini gibi yansıtarak özellikle gençleri İslam’dan uzaklaştırmak istiyorlar. Alternatif olarak da deizm inancını adres gösteriyorlar.
Din anlatımında bölücü üslup kullanmak, Kur’an ve sahih sünnetin dışına çıkıp vahyin ve aklın kabul edemeyeceği hurafeleri din olarak sunmak gençlerin yuvadan kaçmalarına sebep olmaktadır.