Dil ve ırk farklılığı hep ayrıştırma ve parçalama aracı olarak kullanılarak nice canlara mal olmuştur.
İslam öncesi cahiliye toplumunda akan kanların ekseriyetinin ırkçılıktan kaynaklandığı bildirilir.
Amerika’da beyazlar tarafından siyahilere uygulanan katliamlar hala hafızalardadır.
Yine batının Afrika insanlarını renklerinden dolayı nasıl köle olarak kullandıkları tarihe geçmiştir.
Bin yıldır kardeş olarak yaşayan Anadolu insanı üzerinde de bu oyun oynanmak istendi.
Savaşarak, güç ve kuvvetle esaret altına alamayacaklarını anlayan düşman, dil ve ırk farklılığını fitne unsuru olarak kullanıp böl parçala yut mantığıyla, toplumu zayıflatıp sonunda dış saldırılara açık hale getirerek emellerine ulaşmak istediler ve maalesef bu fitne ateşiyle on binlerce canın gitmesine sebep oldular.
Yahudilik ırkçılığa dayalı bir dindir.
Hıristiyan alemi de, gerek kendi içinde gerekse diğer dinlere karşı sergiledikleri tutumla ırkçılıktan kurtulamamışlardır.
Haçlı seferlerle İslam coğrafyasını kana buladıkları gibi, insanları canlı canlı fırınlarda yakarak Yahudilere karşı da ırkçılıklarını sürdürmüşlerdir. Hatta bazı ülkelerde beyaz Hristiyan’la siyah Hristiyanların kiliseleri ayrıdır.
Hz. Peygamberin getirdiği İslam dinine baktığımız zaman ise, tarih boyunca hakim olduğu her yerde, etnik ve inanç farklılığı gözetmeden bütün insanlara adaletle yaklaşmış ve huzurun teminatı olmuştur.
İslam’ın ırkçılığa karşı tutumunu Hz. Peygamberin Vedâ hutbesindeki şu ifadeleri çok güzel anlatıyor:
“Ey insanlar! Sizin rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Haberiniz olsun ki hiçbir Arap’ın Arap olmayana, hiçbir Arap olmayanın da bir Arap’a, hiçbir siyahînin beyaza, hiçbir beyazın da siyaha karşı bir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz ki ilâhî huzurda en değerliniz en muttaki olanınızdır” (Müsned, V, 411).
Hz. Muhammed’e (s.a.s.) inanan ve bu sözünü benimseyen Müslüman, dil ve ırk başta olmak üzere ümmeti parçalayan hiç bir oluşumun içerisinde bulunmaz.
Şayet bulunursa Hz. Muhammed’i (s.a.s.) tanımamış ve getirdiği dini anlayamamış demektir.
Kardeşliği tehdit eden her oluşum, ırkçılık gibi İslam dışıdır.
Herhangi bir oluşumu İslam kardeşliğinin önüne geçiren Hz. Peygamberi (s.a.s.) karşısına almış demektir.
İslam, bütün insanlara karşı adaletli olmayı emreder. “Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe itmesin.” (Maide,8) buyurarak, adalet konusunda ırk ve inanç ayrımcılığı yapmayı zulüm olarak addetmiştir.
“Allah zalimleri sevmez” (Âl-İmran,57).
İslam, insan olmanın en büyük değer olduğunu öne çıkarmıştır. Dil ve renk farklılığının insanlara güzellik katmaktan ve bu güzelliğin arkasında büyük bir sanatçının olduğunu öğretmekten ibarettir. Zira Yüce Allah buyurur ki:
“Allah’ın varlığının delillerinden biri de, dillerinizin ve renklerinizin değişik olmasıdır. Anlayanlar için bunda ders vardır.”(Zumer,22).
Beyaz, siyah ve sarı renkli olmak kimsenin kazanıp elde ettiği başarı veya tercihi değil, Allah’ın takdiridir.
Dünyada yedi binin üzerinde dil bulunmaktadır. Üzerinde hiç bir katkısı olmadığı halde kendi dilini ya da rengini üstün sayarak diğerlerini hakir görmek Allah’ın yasakladığı ırkçılıktır.
Burada insanlara düşen görev, bu kadar dili yaratan ve yedi bin küsür dili anlayan Allah’ın kudretini kavramaya çalışmaktır. İkinci bir dil öğrenmenin zorluğu düşünüldüğünde, yedi bin küsür dili yaratmanın ve anlamanın ne demek olduğu daha iyi anlaşılır. Aynı et parçasına bu kadar çeşitliği yüklemek ancak her şeye kadir olan ve sınırsız bilgi sahibi Allah’a mahsustur.
Kur’anın dediği gibi:
“Allah’ın sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave getirsek dahi, Allah’ın sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.”(Kehf,109).
Bir ressamın çizmiş olduğu tabloya bakarken hayranlığını gizleyemeyen insan, aynaya baktığında o güzel yüzünü resmeden ustasını aklına getiremiyor, bu kadar dil çeşitliliğini görüp de ders almıyorsa gözü kör, kalbi mühürlü ve aklı kıt demektir. Dolayısıyla üstünlük renk ve ırkta değil, rengini boyayan ve dilini konuşturan ustasını, en iyi tanıyan ve O’na saygılı olandır.
İşte İslam, bütün dil ve renk farklılıklarını eşit ve değerli kabul ederek barışı sağlayan dinin adıdır.