İslam’ın, insanlar tarafından benimsenmesinde Hz. Muhammed’in henüz peygamber değilken insanlara verdiği güvenin büyük rolü olmuştu. Muhammed ismini duyanın aklına ilk gelen “güvenilir adam” imajıydı.
Kur’an’ın bütün mesajları incelendiğinde, neredeyse ekseriyeti emanet ve adalet ekseninde kümelendiği görülür.
“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor.” (Nisa,58).
Emanetin ehline verilmesi ve adaletle hükmetmek çok geniş kapsamlı bir ifadedir. Devlet işlerinin ehline verilmesi ve yargıçların adaletli davranmaları ilk akla gelen anlam olsa da bu emirin muhatabı bütün insanlardır.
Devlet işleri emanettir. Devletin işlerini üstlenen her bir kamu görevlisi bu şuur ve bilinçle görevine sarılıp Devlet ve milletin menfaatine uygun olacak şekilde işini düzgün yapmalıdır.
Din emanettir. İnsanların dünya ve ahiret mutluk kaynağı, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in mirası olan Kur’an’ı, onun öğrettiği ve uyguladığı gibi; bozmadan, ilave ve çıkartmalar yapmadan bütün insanlığa ulaştırmak emanettir.
İlim emanettir. Bilgi sahibi ilmin hakkını vermelidir. Hz. Peygamberin, uygulanmayan ve öğretilmeyen ilmin faydasız ilim olduğu ve böyle ilimden Allah’a sığındığı uyarısı unutulmamalıdır.
Vatan ve bayrak emanettir. Vatan olmadan, üzerinde secde edilecek toprağın olmadığı, göklerde dalgalan bayrağın namus ve hürriyetin güvencesi olduğu akıldan çıkmamalıdır.
Çocuklar emanettir. Geleceğin güvencesi olan çocukların, tevhid inancını da öğreterek yaşadıkları çağa uygun yetiştirilmeleri sorumlular üzerinde bir emanettir.
Yetimler emanettir. Hz. Peygamber’in “Müslümanlar arasında en kötü ev, içinde kendisine kötü davranılan bir yetimin bulunduğu evdir.” sözü kulaklara küpe olmalıdır (İbn Mace).
Korumak üzere verilen her şey emanettir. Hz. Muhammed, hicret etmeden önce kendisinde bulunan emanet eşyalarını Hz. Ali efendimize teslim etmiş ve sahiplerine iade ettikten sonra yola çıkmasını tembihlemiştir. Canı pahasına bile olasa emanete verdiği bu önemi her Peygamber sevdalısı benimseyerek ve yaşayarak emanet ehli olmalıdır.
İnsan hakları, komşuluk hakları, yapılan sözleşmeler, harfiyen riayet edilmesi ve korunması gereken emanetlerdir.
Adalet ise, Devlet işlerini üstlenen kamu görevlileri ve adalet dağıtan yargıçların, işlerini adaletli yapmaları emredildiği gibi aynı şekilde anne ve babaların çocukları arasında adaletli davranmaları da emredilmiştir.
Esnaf ve pazarcıların terazilerde ölçüye riayet etmeleri ve hileye başvurmamaları adalettir.(Enam,153)
Kendimizin veya anne babamızın ve akrabalarımızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutmak için doğru dürüst şahitlik yapmak da adaletin gereğidir.(Nisa,135)
Kin, nefret ve düşmanlık gibi duyguların adaletin önüne geçirilmemesi, herhangi birine veya birilerine duyulan kinin adaletsiz davranmaya itmemesi adalettir. (Maide,8)
Emanet ve adalet varsa huzur ve mutluluk vardır, istikrar ve ilerleme vardır. Emanet ve adalet yoksa ihanet ve haksızlık vardır ki, böyle bir toplumda huzur ve güven olmaz; kavga olur, savaş olur, kan ve gözyaşı olur. Hz. Ömer’in “Adalet mülküm temelidir” sözünde değinildiği gibi, düzenin esası adalettir.
Allah’a inananlara takılan “Mümin” ismi ile “emanet” sözcüğü aynı köktendir. Mümin, güvenilir insan demektir. Güvenilirliğini kaybeden, mümin kimliğini de kaybeder, münafık olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Hz. Muhammed (s.a.s.) buyurur ki:
“Münafık kimsenin üç belirtisi vardır;
- Yalan konuşur.
- Sözünde durmaz.
- Emanete ihanet eder, güvenilir değildir.” (Müslim).
Sözde ve özde doğru olan, verilen sözün arkasında duran ve güvenilir olan, Allah’ın emrettiği “emanet ehli” kimsedir. Dolayısıyla, emanet ve adalet her yaşta, her cinsiyette herkesi ilgilendiren Allah’ın emri ve O’nun en güzel vaazdır.