Sevgili Peygamberimize, "Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?” diye sorulmuştu. Resûl-i Ekrem Efendimiz bu soruyu şöyle cevapladı: "Az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhârî, Rikâk, 18)

Hayatta her şeyin olduğu gibi, iyiliğin de bir ölçüsü vardır. Bir taraftan iyiliği çoğaltırken diğer taraftan zarar ziyana sebep olmak, ölçüyü kaçırmak demektir. Salih amel işlerken de kul hakkına riayet etmek, doğayı ve diğer varlıkları huzursuz etmemek esastır. İyi niyet ve büyük gayretle başlayan işlerde dengeli ve devamlı olmak hem zor hem de takdire şayandır.

Konu ibadetlerimiz olunca, sarkacın bir ucunda ibadette sınır tanımazlık vardır. Uyumadan namaz, iftar etmeden oruç, tüm malını dağıtma gibi davranışları yasaklamıştır Peygamberimiz. Dünya hayatındaki sorumluluklarını bir yana bırakmak, kendisinin ve sevdiklerinin ihtiyaçlarını görmezden gelerek ibadete adanmak, tercih edilen bir tutum değildir dinimizde. Çünkü ruhumuz itidali sever. Taze bir hevesle, coşkuyla ibadete sarılıp bir süre sonra yorulabilir insan. Peygamberimizin ifadesiye “Allah sevap yazmaktan usanmaz” ama aşırıya kaçarak kendini ibadet adına bile olsa paralayan kullar bir süre sonra usanabilir. Bu yüzden dinimiz “her anlamda ve her alanda” itidal dinidir.

Sarkacın diğer ucunda ise ibadetten kopuş vardır. Namazı unutuş, oruca yabancılaşma, zekatı boş verme vardır. Elbette bu hal de asla tasvip edilmez dinimizde. Kul olduğunu unutan nasıl mutlu olabilir ki?

O halde taşmadan ve kurumadan tatlı bir akış ister iyilik hayatımız. İyiliklerimiz süreğen olmalı, kesintiye uğramamalıdır. “Devamlılık” burada kilit kelimedir. Az da olsa devamlı akan bir iyilik çeşmesi, hayatımıza bereket katacaktır.

Devamlılık irade işidir. Kişinin kendini eğitmesini, nefsiyle başa çıkmasını ve kararlı olmasını gerektirir. İşte bu sebeple ibadetler birer nefis terbiyesi ve irade eğitimi yöntemidir. Beş vakit namazı ne bir eksik ne bir fazla kılacağını, yıl boyunca orucunu Ramazandan ne bir eksik ne bir fazla tutacağını söyleyen bir adama Peygamberimiz cenneti müjdelemiştir. Sanki bu, kararlılığın ve devamlılığın ödülünü müjdelemektedir.

İyiliği yaymak kadar, kötülükle mücadele de devamlılık ister. Bir hışımla kalkıp bir fırtına kopartıp sonra unutmak, kötüyü cesaretlendirir. Saman alevi misali az sonra söneceği bilinen öfkenin kötülüğü uzun süreli engellemesi hayaldir. Akıllı, iradeli, tutarlı ve devamlı bir buğz gerekir kötülük karşısında.

Müslümanları zulüm altında inleten katil sürülerine karşı kin ve öfke doluyuz. Gazze için ilk günden itibaren hissettiğimiz acı her geçen gün derinleşiyor.

Bir infial halinde gündemimizi saran, yumruklarımızı sıkan, dualarımıza dolan Kudüs’ü unutmamakla mesulüz.

Savaş devam ediyor, kötülük katmanlanıyor. Anlatmakla, susmamakla mesulüz.

Boykota devam etmek, devasa küresel sermaye karşısında küçük bir gayret gibi görünebilir. Ama aslında az da olsa devamlı bir direnişin ifadesi değil mi? Boykota devam etmekle mesulüz.

Aman sıradanlaşmasın! Tarafımızı bellidir, gündemimiz şaşmasın! Devamlılık esastır, kardeşlerimiz yalnız kalmasın!